Koku

Koku

yazı- Gülizar Baki

Bence duyguları somut bir şekilde anlatmanın en çarpıcı yolu kokular. Cennet de kokulardan ibaret olabilir pekala. Bu kanaate de kişisel tecrübelerime dayanarak varmadım. Bizzat İsviçre’de bilim insanlarının yaptığı çalışmalara tanık olduğum için söylüyorum. Ve dahi parçası olduğum bir deneyden dolayı iddialıyım da bu konuda. Sonuçta İsviçreli bilim insanları diyor. Ve bence anlatacaklarımı okuyunca bilimin çalışmaları olmasa da bu kanaatimin yersiz olmadığını onaylayacaksınız. Eminim. 

Çünkü mesela ocakta kaynayan bir demlik çayın aheste aheste odayı dolduran kokusunu düşünün. Bir de fırında kek olsun. Sade, süssüz. Şekilsiz böyle emaye bir tepside dursun. Dibi hafif yanık olsun. Anne keki yani.

O andasınız değil mi?..

Sizi güzel duygularınızla burada bırakmak isterdim. Çünkü ben epey kalabilirim orada. Ya da böyle bir Ağustos ayı olsun, her yer sarı ve sıcak. Derede ya da denizde duran karpuzu getirsin birisi, bıçağı tepesine batırdığınız anda çat diye yarılsın ortasından. O anda içinde hapsolmuş, özgürlüğe susamış kokular heyecanla sarı sıcaklığa yani havaya yayılsa. Sonda da sizin burnunuza konsa, serin serin…

Sizi burada da bırakabilirim ama sıcak günlerde dolaşmaya devam edelim istiyorum. Buz gibi bir ayranlı çorba. Buğday da olabilir pirinçten de… Taze kıyılmış naneleri ıslak elleriyle çorbanın üstüne dökerken anneniz, nanenin suyla birleşen serin ve taze kokusu etrafı sarsa. Ve sizi de kucaklayıp bu andan alıp o ana götürse…

….

Ama ben sizi Lozan’a götüreceğim. Yıl 2013. Dünyanın en büyük gıda şirketinin laboratuarındasınız. Birçok Türk gazeteciyle birlikte son derece steril laboratuvarları geziyorsunuz. Size şık giyimli ve son derece güzel bir Türk bilim kadını mihmandarlık ediyor. Siz de gururlanıyorsunuz hem zeki hem de güzel hem de kibar bu Türk bilim kadını için. Tat laboratuvarındasınız. İnsan burnunun bir benzerini yapmışlar. Büyük bir cihaz. Gıdaların kokularını lezzetlerini ölçüyormuş. Aklıma hemen “Neden burnu yapmışlar, burundan tat almayız ki!” sorusu geliyor. Dildir tat alma organımız çünkü. Ve o fotoğraflardaki İsviçreli bilim insanlarının tıpkısının aynısı var karşımda ve anlatıyor. Daha doğrusu önce bir deney yapmak istiyor. Üç kişi gönüllü oluyor, gözlerine bandana takılıyor. Burunlarına ise mandal. Sonra ellerine birer parça beyaz renkli çikolata veriliyor. Ama onlar çikolata aldığını bilmiyorlar. Yiyorlar. Sonra gözleri açılıyor. “Ne yediniz?” deniliyor. Biri patates gibi bir şey diyor. Diğeri elma. Sonra burunlarındaki mandal çıkarılıyor ve tekrar yemeleri isteniyor. Ellerinde kalan parçayı da ısırıyorlar ve “Aaa bu çikolata.” diyorlar. 

Dedi ki bilim adamımız, “Eğer koku alamıyor olsaydık gıda maddelerinin çoğunun tadı bize aynı gelecekti. Tat duyusunu güçlendiren kokudur. O yüzden pastalara hep vanilya katılır. Vanilya mesela iştahı arttırır ve tat zevkini de.” Dünyanın en büyük gıda şirketinin merkezi burası ve öğreniyoruz ki her ülke, her coğrafya için farklı kokularda çikolata, bisküvi üretiyorlarmış. Aynı marka, aynı paket ama farklı kokular ve lezzetler. Çünkü herkesin tat zevki başka. Yani mesela Almanya’dan aldığınız Nutella ile Türkiye’de satılan Nutella aynı değil. Bir kere kokuları aynı değil…

….

Burnuma benzin kokusu geldi. Ama hoşuma gitti bu. Severim benzin kokusunu, çünkü beni tatile götürür. Tatil, babamla daha çok zaman geçirmek demekti. Ve keşfe ormana çıkmak, piknik yapmak, gezmek. Benzin istasyonlara gittiğimde mutlu olmamın sebebi bu olsa gerek. Çünkü kokuların duygularla büyük ilgisi var ve hatta İsviçreli bilim insanlarına göre zevk duygusunu arttırıyor. Bu bir benzin kokusu da olsa.

Gerçi onların steril laboratuvarlarda burun makinesiyle keşfettikleri bu gerçeği mesela Çin tıbbı ve hatta Hindistan’da binlerce yıldır biliyor ve kullanıyor insanlar: Tütsüler. İnançların en büyük kozu. İnsanı baştan çıkaran kokularıyla muhteşem çaylar. Şu ünlü Hollywood yıldızlarıyla reklamı yapılan mekanik kokulu parfümler yanında çok daha nitelikli duygu yönlendiricileridir bu kokular. Şenlikli, coşkulu, alengirli değiller, mütevazı, eski ama duyguları tatlı tatlı yükseltir, inceltir, yüceltir…

İşte belki Tibet’e ya da Hindistan’a hatta Endülüs Granada’sına gidebilseydik cennetle koku arasındaki sıkı ilişkiyi kadim bilginin ışığında daha iyi anlardık. O başka bir yazının konusu. Moraliniz bozuksa mesela çıkın bir temiz hava alın ya da sevdiğiniz bir kokuyu ciğerlerinize çekin. Rahatlarsınız.

Yazı ve fotoğraflar- Gülizar Baki

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi