Nefesimi Kesme!

Nefesimi Kesme!

Yazı – Roza Ülüs

“Aman ağzımızın tadı kaçmasın! ” bunu derken bile kendi tadı, tuzu değil. Sadece erkeğin tadı kaçarsa acı olur. Çünkü kendi istekleri korkuyla sindirilip, hayallerinin gizli sandıklarına kaldırıldı… İstediği değil istenileni yaparsa rahat ederdi. Erkek isterse sever, isterse döver, bununla da kalmaz kendisine verilmiş sonsuz namus bekçiliği yetkisi ile yaşamını sonlandırabilirdi!

Böylece maskeleniyor duyguları hep! Başkaları için yaşamaktır yaşamak! Öyle öğrendiler. Sonra da başrolü olduğu filmin kötü oyuncusu gibi siliniveriyorlar hayattan.

Böyle gördü, böyle büyüdü, öylece de öldü kadın.

Bir papatyanın seviyor, sevmiyor saymacası gibi hoyratça atıldı yere.

Her bir yaprağı savruldu. Kim gördü, kim duydu?

Gözlerindeki acıyı dillendiremedi.. Sözler diline geldi de sesini çıkaramadı. En son feryadını kendi kanıyla yazdı! Siz mesaj göndermek için kendi kanınızı kullandınız mı hiç?

Ve bu kanı döken de kanından, bazen de canından… Öyle can n’olur çıksın. Canı çıksın!

Biz aşırı fedakarlığın erdem, alttan almanın büyüklük olduğu, edebin her şeyi kabul etmek olduğunun öğretildiği bir coğrafyanın çocukları olarak büyütüldük…

Doğru olabilir bazısı ama çoğu eksik, yanlış…

Bunlar kızlara biçilen öğretiler! Erkeğe  gösterilmesini uygun buldukları konforun! tanımı bu. Ne kadar sessiz o kadar hanımsın! O kadar yer edinirsin!

Hanımlar – Beyler hiç bir kitapta yazmaz bunlar! Hiç bir insafa da sığmaz! Bu dünyaya insan olarak geldik, eşitiz! Kültürlerin, dinlerin cehennemi sadece bizlere ait değil. Günahkâr olan, namusu başkasından sorulan değiliz.

El insaf…

Kandırıldık, aldatıldık hayatlarımız pahasına!

Ve bu aldatmacaya körü körüne inanmış kadınlar, kurban oluyor cellatlarına! Yol bilmiyorlar… Bilseler de yollarına çığlar düşüyor.  El yapımı ölümlerin, manşetlerden düşmeyen yüzleri oluyor. Ve bizim her gün bunları görmekten aklımız durdu, kalbimiz kurudu.

Ciddi bir şekilde yaptırımların olması gerek. Hayatlarımız sönüyor! Ölüyoruz.

Aman evlerden ırak deyip kulak çekerek, tahtaya vurmakla olmuyor bu işler. Gün gelip o tahta, tabuta dönüşüp üstüne al tülbent koyduğun evladınsa eğer, ateş ocağına düştüğünde çok geç olabilir ey yetkililer!

Çok şey istemiyoruz ki! Sadece yaşamak, babamın, ağabeyimin, kardeşimin, kocamın, sevgilimin, komşunun oğlunun öfkesinin kurbanı olmayayım! Beni öldürmek elinin kiri olmasın! Benim de yaşayacağım bir ömür, hayallerim var. Bu kalp karalığının aydınlanmasını, bu kibrin iyiliğe dönüşmesini diliyorum. Öldürmenin kendi ölümüyle eşdeğer olacağı cezalandırmaların olmasını istiyorum!

Nefesim birinin canı istedi diye kesilmesin!

Yazı – Roza Ülüs

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi