Bu Bir İç Döküştür

Bu Bir İç Döküştür

Deneme: Dilan Kılıç

Bu bir iç döküştür. Ya da kötülüğe, haksızlığa isyan. Belki de bir dua… Adına ne derseniz, nasıl yorumlarsanız…

Dış dünyanın yıllardır bitmeyen savaşını ben kendi içimde yaşıyorum çoğu zaman. Hem de her yeni olayda yeniden ve çok daha fazlasıyla. Gördüğümüz, duyduğumuz, birebir şahit olduğumuz birçok şey ağır geliyor. Kaldıramıyoruz. Kaldıramıyorum. Ağlıyoruz, yakarıyoruz, yıkılıyoruz, sinirleniyoruz, küfürler savuruyoruz belki de içimizi bir nebze olsun soğutabilmek için. Ama soğumuyor.

Kime ağlayalım, neye üzülelim bilmiyorum. Dualarımız bile birbirine karıştı artık. Birkaç gün evvelinde kayıp ilanı verilen o körpecik genç kadın yok mesela şimdi. Bir gün kanlı canlı ayakta durup ertesi gün yok olan diğer kadınlar ve çocuklar gibi…

Hasta çocuklarına bir parça ilaç bulabilmek için yanıp tutuşan anneler babalar var. Ama şükür ki onlara canla başla yardım etmeye çalışan binlerce insan da var.

Ölüme gidecek artık çocuk, son bir kez bari göz ucuyla, haksız yere cezaevinde tutsak babasını görmek istiyor ama “Baban yok, kimsesiz öl!” diyorlar çocuğa. Çocuk ölüyor.

Evladının katilini arayan baba deli oluyor.

Tecavüz edilen kadının raporları toz zerreciklerine dönüşüyor bir anda, puf uçuveriyor.

Katledilen kadınlar intihar etti sayılıyor.

Katledenler atıp tutuyor kadınların arkasından. Güldü, kırıttı, ayarttı…

Sokak ortasında insan kesiyorlar güpegündüz.

Katiller aramızda geziyor. Bize bakıyor, bizimle konuşuyor…

Üç kuruş için canlarını tehlikeye atan insanları, bir çöp gibi soğuk betondan topluyorlar.

Yerde sürükleniyor hak arayanlar.

Çocukları dünyasından koparıp ipsiz sapsız heriflerin kollarına atıyor kocaman eller. Ve bir çocuğu susturuyor yine o kocaman eller.

Kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, hayvan, canlı cansız ne varsa ezip geçiyorlar…

Birileri, birilerine yaranmak için, kendi çıkarları, zevk-ü sefası için uydurduğu yaşam biçimini İslam adı altında insanlara dayatmaya çalışıyor. İslam’ın kılık kıyafetle, sanatla, sporla, kısacası insanı insan yapan değerlerle bir problemi olduğunu düşündürtmeye çalışıyorlar insanlara. İnancını vicdanında, kalbinde değil cebinde taşıyan hastalıklı bir güruh bu.

Altında soluklandığımız, gölgesine sığındığımız, gövdesine sevgilimizin adını kazıdığımız ağaçlar ve binlerce can, yardım çığlıklarıyla inliyor günlerce.

Seller, yangınlar, depremler, hırsızlar, katiller, yalancılar, yalakalar, rantçılar, şunlar bunlar…

İnsanlık büyük bir savaş veriyor. Niye bitmiyor bu zulüm? Kötülerin hükümranlığı niye son bulmuyor? Kazanan taraf ne zaman iyiler olacak? Bütün bunları soruyoruz, çünkü insanız. İçimiz soğumuyor. Kalbimiz dayanmıyor. Ama biliyoruz ki kalbimizin de bir sahibi var. İyileşeceğimiz zamanı biliyor.

Kimilerinin fiziken yanında olabiliyoruz. Olamadıklarımızı kalemimizle destekliyoruz. Son zamanlarda kalem de tükendi kelam da. Dokunamamak, yetememek, derman olamamak daha da yaralıyor. Sürekli bir mucize beklemekten yoruldum. İnsanım. Ama beklemeyi de bırakamam. Güvendiğim, sığındığım, adaletinin güçlü bir şekilde geleceğini bildiğim bir Allah’ım var. Dertlerin dermanı O’nda. Hiçbir şey sebepsiz değil. Her şeyin bir zamanı var. Adaletin de…

Günü geldiğinde yeniden doğacağız biliyorum ve de inanıyorum. Tevekkülüm, tefekkürüm, teşekkürüm, şükrüm de sana Allah’ım. Adaletini göstereceğin zamanı iple çekiyoruz…

Deneme: Dilan Kılıç

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi