Kitaplık
Fotoğraf: Moldy Vintages
Romain Rolland’ın, “Balkanların Maksim Gorki’si” dediği, Panait Istrati kitaplarını hiç okumuş muydunuz? Tam bir edebiyatçı olur da kendileri. Özellikle romanlarında, yaşamında oluşan izleri karakterlerine sentezlemesi harikadır. 1927 yılında çıkan bu romanın içerisinde; Türk kahvesi kokusu, dostluk, hayal-gerçek teması vs. yoğun duygu atlaslarıyla karşılaşabilirsiniz. Ayrıca Türk Edebiyatında da yeri oldukça önemlidir. Tarz olarak, Sait Faik, bakış açısıyla da, Sabahattin Ali ile benzetiliyor.
Melike Demirağ “Arkadaş” şarkısını dinliyor gibi sımsıcak olacağınız, Tuna boylarında bir dost ile kol kola gezip, muhabbet edeceğiniz, gönül uzunluğu olan bir kitap: Arkadaş.
Orijinal adı ise Mihail…
Normalde bir yazar hakkında bilgim yoksa önce biyografi okur, öyle kitabına başlarım. Romanya’da yaşadığım için, Panait Istrati’yi ilk kendim tahlil etmek istedim. Cümle yapısı, duyguları, özgürlük anlayışı, ve dostluğu öyle tanıdık geldi ki bana, anca Sait Faik gibi yakın biri, ayrıca; onun gibi insanları basit, samimi, şiirsel bir dili ile ele alabilirdi. Ve Sabahattin Ali gibi fikirleri arkasında sabit, realist olabilirdi, dedim…
Ardından araştırmalar sonucu yanılmadığımı görünce, “bir küçük edebiyat meselesi” diyerek hemen eskilerin; İbrail liman kenti, şimdilerin ise ufak şehri; Tuna Nehri kıyısı Braila’da geçen “Arkadaş” romanının enfes mekânını ziyaret etmek istedim. Yüzyıllar sonra değişime uğramış olsa da, Panait İstrati’nin engin hayal dünyasına dalmak bana huzur vereceğine emindim nasılsa.
Öyle de oldu…
Paragrafları bir bir geçiyordu sanki eski tatar yolunda yürürken. Özellikle de şu kısmı;
“Memleketinden dışarı ayak atmamış adam ne memleketini tanır, ne başka yerleri, özgürlüğünü hiç kaybetmemiş olan nefsinin iyi yanları gibi kusurlarından da habersizdir. Ah bu zalim dünyada her şey mükemmel değildir ama, hissetmek, dengeyi alt üst edinceye kadar hissetmek iyi şeydir…”
Ne doğru hissetmek ne kadar iyi, ne kadar olağanüstü. Şu an olduğu gibi…
Kitap hakkında tabii ki spoiler vermeyeceğim. Kendini arayan, gerçek dostluğun dış görünüşün çok ötesinde, gönül bağında olduğunu görmek isteyenler bu kitabı muhakkak okumalı. Adrien ile Mihail karakterlerin varlığı hissedilmeyi, anılmayı çok hak ediyor çünkü.
Ayrıca rumen olduğu için, P. Istrati’nin mezarlığı Bükreş’te. Ben de vefa olarak bu hafta ziyaret edeyim diyorum. Ona söylemem gereken kötü bir haberim var. Kendi ülkesinde yaşayan insanların, ana ocağına yabancı olduğunu anlayacak, kimsenin Mihail gibi tek bir arkadaşı kalmadığını söyleyeceğim… (Sevde Budakçı)