Dalgalar Kahramanı
Hikaye: Betül Nur Saadet
Fotoğraf: Alex Azabache
Kıyıda durmuş üstüne doğru gelen dalgalara bakarken kaçmayı düşünmedi bile. Olur da kaçabilse bile sevdiklerini kaçıramazdı. Kendini kurtarsa bile sevdiklerini dalganın kollarında bırakırdı. O zaman kurtulmuş olmasına nasıl sevinecekti? Kurtulmuş olması neye yarayacaktı?
Kıyıda durup gözlerini kırpmadan dalgalara bakmayı sürdürdü. Büyüyerek, güçlenerek gelmeye devam eden dalgalar… Baktığı son şeylerin bu dalgalar olduğunu bilerek bakmayı sürdürdü.
Gözlerinin yaşardığını hissetti.
Yaptığı ilk kardan adamı, dizi ilk kanadığında hissettiği acıyı, mutluluktan ağladığı günleri, toprağa emanet ettiği sevdiklerini, ilk kavgasını, attığı ilk yumruğu, her ayrıntısını bildiği evini, en sevdiği şarkıyı, annesinin enfes yemeklerini düşündü…
Sular hepsinin üstünden geçmeden önce, kendisi üstünden geçmek istercesine tüm anılarının üstünden tekrar tekrar geçti.
Dalgalardan gözünü alıp, arkasını dönüp, kente son kez bakmak geldi içinden. Ama sanki dalgaları yavaşlatan şey bakışlarıymış da gözlerini kaçırdığı an her şey yerle bir olacakmış gibi bir hisse kapıldı. Bakışları dalgaları durdurabilirmiş gibi daha kuvvetli bakmaya başladı. Geçmişi düşünmeyi bırakıp, tüm gücünü gözlerinde topladı. Tüm yaşanmışlıkları gözlerinde toplarsa, dalgaları yola getirebileceğine inanmak istedi. İmkansız olduğunu bile bile inanmak istedi. Elinden gelen başka bir şey yoktu. İnanmaktan başka çaresi olmadığını bildiği için inandı. İnanmasa bile inandırdı kendini.
Bakışları durduracaktı dalgaları.
Dalgaların getireceği yıkımı da durduracaktı…
Ciğerleri nefes almayı, kalbi atmayı, düşünceler zihninde dolanmayı bıraktı. Tüm gücünü, tüm enerjisinin gözlerinde topladı. Baktı, baktı, baktı…
Farkında olmadan gözlerinin dolduğunu fark ettiğinde duygularını da söküp attı. Bakmaya devam etmek istiyorsa göz yaşlarını tutmalıydı.
O kadar uzun süre ve o kadar güçlü baktı ki gözleri ağrımaya başladı. Ümitsizliğe düşüp, gözlerini kaçırmayı geçirdi aklından. Yaptığı şey mantıklı mıydı? Son anlarında burada dikilip durmak yerine gidip sevdikleriyle vedalaşsa daha güzel olmaz mıydı? Hem sadece bakarak dalgaları durduramazdı.
Tam vazgeçtiği anda kulağına dalga sesleri daha kuvvetli gelmeye başladı. Damlalar birbirine sürtünürken bağırıyorlardı sanki. Bu acı gürültü ona ne yapması gerektiğini hatırlattı.
Bakmaya devam etti.
Bekleyecekti, sırılsıklam olana ve sulara gömülüp gidene kadar bakmaya devam edecekti. Belki bir şeyleri değiştiremezdi ama o da olmazsa dalgalarla kim mücadele edecekti? Hem elinden başka ne gelirdi ki? Elinden gelen tek şey; bakmaktı…
Nereden gelmişti bu dalgalar, neden gelmişlerdi? Burada ne arıyorlardı? Gidip vuracak başka bir kıyı bulamamışlar mıydı? Neden onun mutlu hayatını sulara gömmeye karar vermişlerdi?
Sırtını döndüğü kenti hatırladığında boğazı düğümlendi. Gücünün azaldığını hissetti ama nasıl yapabilirdi ki? Boğazındaki düğümü nasıl çözebilirdi? Nasıl vazgeçebilirdi hayatından? Dönüp son kez bakamayacak mıydı? Dalgalar altında yok olmadan önce dönüp son kez sokaklarında gezmek istedi.
Daha fazla ayakta duramayacağını hissederek, dizleri üstünde çökmek istedi. Tam çökeceği sırada vazgeçti. Hayır, bu vahşi dalgaların önünde ne kadar yorulmuş olsa bile, diz çökmeyecekti. Yorgunluktan bitip tükense bile diz çökmeyecekti. Direnirse, belki sırf bu direnmesi bile dalgaları durdururdu.
Üstüne doğru gelen bu dalgaların biraz olsa insafı var mıydı acaba? İçinden geçen ne varsa anlatsa, geri dönmeye ikna edebilir miydi? Bir orta yol bulunurdu belki, bulunmaz mıydı? Şu amansız dalgaları ikna edemez miydi?
Yüzüne damlalar düşmeye başladığında bunun imkansız olduğunu fark etti ve her şeyi düşünmeyi bırakıp sadece baktı, var güzüyle baktı, inanarak baktı, korkmadan baktı, duygusuzca baktı, baktı…
Dalgalar yüzünü ıslatacak kadar yaklaşmışlardı.
Onun ısrarı dalgaları yavaşlattı önce, sonra durdurdu. Dağ gibi büyüyüp gelen dalgalar sudan bir duvar kurmuşçasına durdular.
O kadar içten, o kadar inanarak bakmıştı ki tüm kenti yıkmaya kararlı olan o dalgalar o bakışların gücüne dayanamadılar.
Önce inanamadı gözlerine, sevinçten ne yapacağını bilemedi ama o kadar korkuyordu ki gözlerini kaçırmaya cesaret edemedi. Ya dalgalar tekrar harekete geçerse? Bakmaya devam etti.
O baktıkça dalgaların gücü kırıldı, yavaş yavaş erimeye başladılar. Damla damla çözüldü her biri. Dalgalar küçüldükçe bakışlarının gücü arttı, her kopan damla vazgeçtiklerini geri verdi ona. Kalbi tekrar atmaya, damarlarında umut akmaya, ciğerlerine temiz hava dolmaya başladı. Çekip attığı duyguları geri geldiler.
Kaybettiği, vazgeçtiği ne varsa birer birer geri gelirken bile gözlerini dalgaların üstünden ayırmadı. Eğer gözlerini kaçırırsa dalgaların tekrar büyüyeceğini hissetti.
Dalgaların son damlaları da denize karışıp kaybolduğunda, dalgaların sakladığı ufuğu ve ufukta doğan güneşi gördü. Dalgalarla savaşan tek kişi olarak; ufukta doğan güneşi, gelen sabahı ilk kez o gördü. Güneş yükselip kenti aydınlatmaya başladığında, kumsalda uzanıp güneşin mutluluk gözyaşlarını kurutmasını bekledi.
Hikaye: Betül Nur Saadet