Depresif miyim neyim?
Günlük: Öykü İnanoğlu
Fotoğraf: Christina Chekhomova
Nesli’ye Mektuplar 11-12
Dün biri ile konuşuyordum. Bana depresif olduğumu söyledi. Bir an düşündüm. Hayatı boyunca sabah gözüne giren o ilk güneş ışığına bile gülümseyerek günaydın demiş bir insan evladı nasıl depresif konuşabilirdi? Sonunda bugün dönüp dışarıdan kendime bakma gayreti içerisine girdim. Ben resmen, adeta ve düpedüz depresiftim. Sinsice dönüştürülmüştüm. Şu an olduğum adama. İşin kötüsü senden sonra gelen güncelleme, kodumda fazladan satırlara o da programın düzgün çalışamamasına neden olmuştu. Her hücremden hata mesajı fışkırıyor ve beni depresif birine dönüştürüyordu. Sen değil de Nesli, seni suçlamak istemiyorum. Yokluğun beni bu hale dönüştürmüştü.
Dönüşmüştü. Söylemek isteyip anlatamadıklarım. Tanışıp anlaşamadıklarım. Görüp görmemezlikten geldiklerim. Öyle şeylere dönüşmüşlerdi ki; boş şişelere, anlamsız sözlere ve yaptığıma pişman olduğumu kendime bile itiraf edemediğim hareketlerime. Sensiz geçen her saniye, huylarımı değiştiriyordu birer birer.
Anlatamadıklarım, atmaya kıyamadığım eşyalarına. Beni yere düşüreceğini zannettiğim hadiselere karşı cesaretim, hakkında ağladığım manasız konulara. Dönüşüyordu birer birer; kurduğum hayallere, kurduğum hayallerin umut olmasından çok yarattığı hayal kırıklıklarına.
Tek korkum var şimdi. Bir daha geri dönüştürülemez olmaktan. Senin yaratmış olduğun bu darbe sonrası ayağa kalkıp enkaza baktığımda.
Depresif,
Yazar
Keşke ölmesen
Anne bugün sana yazıyorum, Nesli’ye ulaşamıyorum artık.
Anne çok insan var. Dünyada tek türde ve çok çeşitte insan var. Hangisine hitap ettiğimi bulamıyorum artık. Hep diyordun ya “oğlum, yalnız kalacaksın”. Birlikte yalnız olamadığım insanı bulmaya çalışıyorum. Söz veriyorum sana ki seçici davranmıyorum. Kimsede Nesli’yi aramıyorum. Sadece kimsenin beni aramadığını fark ediyorum artık. İnsanlar o kadar vazgeçmiş ki aramaktan, aranmaya o kadar odaklanmış ki. Senin dediğin gibi yaptığıma yemin ederim anne. Sadece bana değer verene bakıyorum. O kadar yoklar ki. Değer verme kavramını unutmuşlar artık. O kadar nefret dolular ki. Nefret etmeye o kadar hazır. Hazırlar vurmaya, her an kavga etmeye. Fırsat arıyorlar. İnsanları sevmeyi unutmuşlar anne. İnsanlar anlayış göstermeyi unutmuşlar. Kedileri tanıdıkça insanları ne kadar sevmediklerini fark etmişler güya ama bunun ne kadar olmaması gerektiğini fark etmemişler. Kimsenin savaşmaya hali yok ama hep bir savaş halindeler.
Keşke bana öğretmeseydin. Senin değerlerine aykırı hareketler ettiğimde karşılık olarak sadece “sana zarar vermeyecekse ve sen mutluysan yap” demeseydin. Bencilliği öğretseydin anne. Sahtelik nedir öğretseydin. Sen bilmezdin biliyorum da bana öğretebilseydin. Beni hayata hazır edebilseydin. Sen bana bir birey olmayı öğrettin, sen kendi kendime bana yetebilmeyi öğrettin. Bir insan yarım iken onu tamamlayan insan olabilmeyi öğrenemiyorum anne. Herkes yarım artık bu dünyada. Herkes zarar görmüş. Keşke beni yarasız salmasaydın bu dünyaya. Ortama ayak uyduramıyorum anne. Yara sarmayı, yarar sağlamayı öğrenemiyorum anne. Biri “bana bunları yaşattılar, onlardan uzaklaştım” dediğinde onu kendime yaklaştırmayı bilemiyorum. Yüzüm kızardığında benimle dalga geçenlere karşı duramıyorum anne. Yüz kızarıklığı bile zayıf insan davranışı olmuş beni saldığın dünyada.
O kadar azınlıktayım ve kaybediyorum ki, yanımda olmayanlara hak vermeden geçemiyorum anne. Ben de ben olsam yanımda olmazdım. Sen bu savaştan emekliye ayrıldın. Savaştan nasıl sağ çıkmıştın? Doğru olduğunu bildiğim değerlere artık sahip çıkamıyorum. İstiyorum. Henüz vazgeçmeye hazır değilim. Çok yalnızım anne.
Keşke ölmesen,
Yazar
Günlük: Öykü İnanoğlu
Aslında neye ihtiyacınız var biliyor musunuz?
Her şeye sahip olduğunuza dair farkındalığa..
ve ben sizi
bunu anlamanız için gereken algı dairesi yarıçapından
mahrum etmeyeceğim.