Yüzün ve Yeryüzü
Şiir: Hakan Yiğit
anımsıyorum seni ilk gördüğüm anı, unutmadım
unutmak kaçmaktı çünkü dünyanın onca lekesinden
bunca unutmamışken yüzünü
lunaparksız bir kent gibiydi öncesi
sonrası tanıdık bir ülke gibi
eskimeyen bir geleceğe uzanıyordu yüzün
çoğu zaman dünyanın güleç yanı
nice tutarsızlıkları evcilleştirmekten yorulmuş diğer yanı
anımsıyorum, bir yangın yeriydi yüzün
ülkelerce gezip görmüşlüğü vardı nice ablukaları
dünya lekesi almayanları
hiçbir mutlulukla eşitlenmeyen yıldızlar arası yolculukları
boya sandığı, horoz şekeri, uçurtma
ya da fay hatlarında gezinen çocuk isimleriydi yüzün
kırık ama konuşkan coğrafyalardan esinlenmiş
yeryüzünün bunca ağırlığı aç çocukların omuzundadır
düşün: dünyaya erken gelmek midir bir çocuğun suçu
değil mi ki her ölüm erken ölüm
insanlık yapsın o zaman dünyaya erken gelip geç gitmenin kurgusunu
seni ilk tanıdığımda yüzünde Dede Korkut masalları okurdum
hem de tüm dayatmaların kanımıza işleyen hoyratlığına inat
ki onların hayatları ısmarlama, bakışları mimari tasarlamadır
her mülteci yağmurunda bile toprak aynı güzelliğindedir
ve aşkı yaratan eller rüzgarlara, dağlara daha yakındır
bu yüzden tanıktırlar ardıç kuşu, bal arısı ve bir papatyanın yaşantısına
yüzün bir tuvalde ki çizgilerin izdüşümüydü
yeryüzünün damıtılmış haliydi
kimi zaman Neruda’nın gezgin albatrosu
bazen beyni alt üst eden bir Mona Lisa duruşu
doldurulması gereken noktalı işaretlerin dizimiydi
şimdi sen bana hem yakın hem uzaksın
oysa seni gördüğüm anlar benden hiç uzaklaşmadılar…
Şiir: Hakan Yiğit