Neme Lazım Galileo

Neme Lazım Galileo

Mektup: Nagihan Sultan Coşkun

Fotoğraf: Juan Martin Lopez

                                                                                                                                                                                       4 Haziran 1633

Ah Amorem Galile’m,

Seni yakacaklar sevgilim. Lütfen vazgeç artık bu inadından! Vazgeç sevgilim! Dünya dönüyormuş ya da duruyormuş ne fark eder! Sana domuz gibi sağlıklı üç çocuk verdim. Seni sevdim ve aileme inat seninle kaçtım. Sana sevgimi bu satırlarla anlatamam bilirsin.  Arkandan en çok gözyaşı dökecek biz olacağız. Hem maddi imkansızlıklar yüzünden gitmediğimiz şehir kalmadı.  Yarı aç yarı tok namusumuzla yaşadık. Belki bana çok kızacaksın bunları okuduktan sonra. Ama kucağını aç beni dinle! Ne olur, kiliseden yana konuşsan? Ne olur, onlar ne diyorlarsa tamam desen, razı olsan? Ah Sevgilim! Dünyanın çivisi çıkmış zaten sen mi yerine takacaksın? Bu düzen böyle gelmiş böyle gidecek. Ben belki dindar bir insan değilim ama “Ekmeğin neredeyse tanrın oradadır.” derdi babam. Devlet büyüklerinin işine karışılmaz. Hem onlara kafa tutsan ne değişecek? Hiç… Senden önce engizisyon mahkemesinde bir adamı ateşe verdiler. Cayır cayır yaktılar. Adam herkesin önünde kül oldu. Ah Amoreeee… Sakın aptallık etme. Şu yaşımda dul, kimsesiz bırakma beni. Aileni düşün. 

Yok hayır, ben de kızıyorum menfaatine göre işleyen bu düzene tabii ki! Senin casus teleskobun sayesinde denizlerde ne zaferler kazandı bunlar. Şimdi sırf sen “Dünya Güneş etrafında dönüyor.” dediğin için seni mahkum ettiler. Olacak iş mi? Hugo Grotius bundan on yıl önce karısının çeyiz sandığıyla Hollanda’dan Paris’e kaçmıştı. Hatırlıyor musun? Hani sen anlatmıştın, hukukçuymuş. Fransa’da saygın bir iş vermişler. 

Haydi, biz de gel kaçalım sevgilim buralardan. Bak geçen gün bir kitapta ne okudum sana anlatayım. Meşhur bir kral varmış. Kralın kahini gelip “Kralım bu sene öyle bir yağmur yağacak ki kim bu sudan içse aklını kaybedecek.” demiş. Kral “Peki, tamam. Ondan kolay ne var?” demiş. O sene sarayda bol bol su depolatmış. Bir sene sonra halk kralın kapısına dayanmış, türlü aptallıklar yapıyormuş. İçlerinde kralı öldürüp yerine geçmek isteyen bile varmış. Vaziyeti gören kral hemen kahini çağırmış. Kahin “Ee Kralım, ya siz bu suyu onlara içirmeyecektiniz ya da siz de onların suyundan içecektiniz.” demiş. 

Canım sevgilim düzene karşı gelme onlar senin suyundan içmiyorsa sen onların suyundan iç. Bundan yüzyıllar sonra bile aynı şeyi yaşayacaklar. Aha iste buraya yazıyorum. Doğru bildiğini söyledikleri için insanlar zindanlarda çürüyecek. Düşünceleri yüzünden ve politik düzene muhalif oldukları için çocuklarına kadar tecrit edilecekler. Belki senin sayende keşfedilen gezegenlere seyahat edecekler. Ama cehaletlerinden asla vazgeçmeyecekler. Onların koltukları her türlü onurdan daha pahalı olacak. Makamları evlatlarından sevimli gelecek. Fakirleri tanrıyla doyuracak, kendilerine ise beş yağlı domuz yetmeyecek. 

Ahhh Galilem! Pos bıyıklım. Ahmak Sevgilim! Gel etme, Marina’nı dul bırakma! Bizi boynu bükük bırakma! 

Seni hasretle bekleyen, Marina Gamba

 

Mektup: Nagihan Sultan Coşkun

Kelimeleri sektirmeyi seven bir çizer. Dünyadaki çocuk melodilerinin peşine düşmüş hayalperest.

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi