Teşekkür Ederim

Teşekkür Ederim

Hikaye- Betül Saadet Evli 

Fotoğraf- Edu Carvalho

Hayır organizasyonları, başkalarına yardımcı olmak, tezgahlar, hayrına satışlar, bağışlar… İnsana insanlığını hatırlatan şeyler bunlar. Tam da bu yüzden kilisenin bahçesinde kalabalık vardı. Daha genç olsaydım, bir 40 yaş kadar, ben de orada olayım isterdim. Ama benim yaşıma geldiyse insan tezgâhları ancak bir ziyaretçi veyahut alıcı olarak gezebiliyor, üstelik bu bile çok yorucu oluyorken!

Kilise bahçesine vardığımda günün akşama dönmesinden olacak kalabalık dağılmaya başlamıştı. Zaten oğlumun zoruyla gitmeye karar vermiştim. Mutfağa kadar yürümek dahi beni zorlarken bu tür etkinliklere katılmak beni çok aşıyordu çünkü, en azından ben öyle düşünüyordum. Ama oğlumun ısrarı baskın çıktı “Anne, lütfen git. Beraber gitmeyi çok isterdim ama biliyorsun çalışmam lazım. Sana iyi gelecek, lütfen oraya git.”  Bir anne oğlunun ısrarına razı olur mu demeyin, olur. İstemeye istemeye gittim etkinliğe, her 10 adımda durup nefeslenmem gerekti.

Sıcak çikolata ve el yapımı takıların olduğu tezgâhları gezdim. Satıcılar yavaş yavaş toplanmaya başlıyorlardı. Her birinin yüzünde değerli bir şey yapmış olmanın yumuşak tebessümü vardı. Yaptıkları yardımdan ne kadar da mutlu görünüyorlardı. Unutmaya başladığım bir duygu…

Sonra seni gördüm. Bej rengi önlüğünle, waffle makinesinin arkasındaydın. Makineleşmiş hareketlerinde, insanların yüzlerine bakamayan gözlerinde… Tanıdık, hem de çok tanıdık bir his vardı.

Yardıma ihtiyacın olduğunu anladım. “Yardım edin” diye bağırıyordun ama o kadar sessiz bağırıyordun ki; kendin bile duyamıyordun. Kimse duymuyordu çünkü bilmiyorlardı ama ben biliyordum, ben duyuyordum. Bende zaman zaman bağırıyorum çünkü. Etraftaki her şey yabancılaştığı zaman herhangi bir basit hareketin bile ne kadar zor olduğunu biliyorum. Yaşım ilerledikçe daha sık yaşadığım bir duygu. Bazen yürüyememek, bazen duyamamak. Ama biliyorum ve anladım seni kızım. Çığlığını duydum.

İşte bu yüzden yaşımı ya da parkinsonlu ellerimi boş verip tezgâhın arkasına geçtim. Ağzımdan sessiz bir “Aman Allah’ım!” çıktı. Ne kadar da çok kutu vardı! Sana sessizce fısıldadım. “Yardım edeceğim, endişelenmene gerek yok”. Duymadın beni belki de ama o zaman farkında olmasam bile ben aslında kendime yardım ediyordum.

Kutuları arabaya taşıdığını fark ettim, bende birkaç kutu alıp peşinden geldim. Kutular ağır mıydı, evet ağırlardı. Ama umurumda değildi çünkü yüzünde beliren o hafif tebessüm buna değerdi. İnsanların mutluluğuna sebep olmak nasıl bir histir unutmuş bu yaşlı kadın için; yüzündeki tebessüm buna değerdi. İnanın bana, o tebessüm her şeye değerdi.

Son kutuya kadar beraber taşıdık. Sonra sessizce uzaklaştım yanından. Yanında kalsaydım bana teşekkür edecektin. Ama hayır, teşekkür etmeni istemedim kızım. Teşekkür etmesi gereken bendim. Bana yaşamanın, yararlı olmanın ne demek olduğunu hatırlattın. Kaç yaşında olursam olayım insanları mutlu edebileceğimi hatırlattın.

İşte bu yüzden kızım, en içten duygularımla sana teşekkür ediyorum.

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi