Hayal Kırıklığı Kütüphanesi

Hayal Kırıklığı Kütüphanesi

Yazı- İsmail Kaynar 

Fotoğraf- Ksenia Chernaya

Hayal kırıklığı nedir? Şöyle bir şey galiba: Mesela bir yiyecek yahut içecek vardır ve herkes onu ballandıra ballandıra anlatır. Siz de bu sitayişlere kapılarak onu tadarsınız ama beğenmezsiniz, herkesin aksine çok abartıldığını düşünürsünüz. Mesela bir kitap vardır, ödül almıştır, çok satanlardandır. Herkes onu okur, okumakla yetinmez sosyal medyada paylaşır, öve öve bitiremez, karşılaştığı insanlara onu tavsiye eder. Kitap çoktan popüler olmuştur artık. Okumayanı dövüyorlar cinsinden. Siz de bu akıma kendinizi kaptırıp o kitabı okursunuz. Bu kadar kişi övdüğüne göre harika bir kitaptır dersiniz. Beklentiniz çok yüksektir. Ama o da ne? Kitap beklediğiniz gibi çıkmaz. Kitap kötüdür ve popülariteye kendinizi kaptırıp onu okuduğunuza pişman olursunuz. İşte Gece Yarısı Kütüphanesi böyle bir kitap değil.

 

Dikkat! Şu satırlardan sonra kitabın içeriği ile ilgili can sıkıcı ön bilgiler mevcuttur. Yani kitabın sonunda kütüphaneci kadının, kahramanı öldürdüğünü şimdiden öğrenirseniz bana kızmayın. (Şaka, şaka!)

Nora Seed (Yazar bu soyadı bilerek koymuş, sonlara doğru gerçek hayatın Nora için tohum olduğunu falan söylüyor. Kaçar mı benden? Kaçın kurasıyız biz?) çok berbat bir hayat yaşamaktadır hatta şöyle demektedir: “Bıhtık valla bıhtık, bi değişiklik olsun ya! Bıhtık!” (Hayır hayır, Nora o malum ülkede yaşamıyor, Evrupa’da yaşıyor. Brexit İngiltere’sinde ve şunu anlıyoruz ki İngiltere bitmiş!) Neyse, Nora enflasyonu tavan yapmış, hala krallıkla yönetilen monarşik ülkede bir akşam hayattan bezmiş halde uykuya dalar (Burada da bomba gibi bir spoiler var ama kıyamadım size) ve kendini sonsuz bir kütüphanede bulur. (Ney? Kütüphane mi? İlk defa bir muhabbette adı geçiyor.) Yaşlı bir kütüphaneci kadın ona der ki: Valla kızım sen de haklısın bu hayat çekilir gibi değil, hayattan bıktın madem, pişman olduğun şeyleri yapsaydın hayatın nasıl olurdu bu kitaplarda var, yaptığın tercihlerle hayatın nasıl değişiyor oku ve gör. (Tüh! Valla normal kütüphane sandımdı ben!) Nora da seçtiği kitapları okurken hooop kitabın içinde bulur kendini. (Demek hayatımız roman diyenler doğru söylüyormuş!) Böylece Nora yeni yeni paralel hayatlar yaşamaya başlar. Gider gelir, gider gelir. Öyle işte… (Bakınız yine kıyamadım size, yoksa Nora’nın yaşadığı paralel hayatlarda neler yaptığını anlatır sizi okuyacağınıza pişman ederdim. Ama bugün sağ yanımdan kalktım. Yoksa çok aksi adamımdır; huysuz, aksi, nalet…)

Bu arada, Nora (Nam-ı diğer Paralelci) o paralel evren senin bu paralel evren benim dolanıp dururken kütüphaneci teyzemiz de Ramiz Dayı havalarında laflar ederek ona kılavuzluk etmektedir. (Kaderinden kaçamazsın yeğeeen!)

Neyse, biz kitabın özüne dönelim. Yazar Matt Haig almış eline kopuzu, boy boylamış, soy soylamış. Bakalım ne soylamış.

Keşke, hiç keşke demeyeceğimiz bir hayat yaşasaydık ama olmuyor işte. İnsanız ve bizi biz yapan şey hayattaki tercihlerimiz. Kader budur haddizatında. Bir âlimin dediği gibi: “Meyelan yahut meyelanda tasarruf.” Karşımıza çıkan iki yoldan birini tercih ederiz, çoğu zaman diğer yolda gözümüz kalır ama meylettiğimiz hayatı yaşamak zorundayızdır ve böyle böyle yaşam bizi başka tercihlerle karşılaştırır. Her tercih isabetli olmayabilir. Bazen pişman oluruz ve hala hayattayken bu hataları düzeltme fırsatı verilir bize. Bir lütuftur bu ve iyi değerlendirenler için kurtuluş reçetesidir. Değerlendirmeyenler içinse işler tamamen sarpa sarar. (Çıkan kısmın özeti: Hayat bir yoldur ve yoldaki işaret ve işaretçilere dikkat ederek seyahat edenler menzile ulaşır.)

Gece Yarısı Kütüphanesi Nora Seed özelinde insanın yaptığı tercihlerin hayatına nasıl yön verdiğini anlatıyor. Keşke deyip farklı şekilde olmasını beklediğimiz hayatların aslında bizi çok da memnun etmeyeceğini gösteriyor. Aslolan kendi yaşadığımız (kitaptaki tabirle) kaynak hayatımızdır. En sonda boş kitap ve turuncu kalem metaforları ile yazarın anlatmak istediği şey şu: Muhtemel diğer yolların hiçbiri bizim kaderimiz değildir. Biz tercihlerimizle onu yazmaktayız.

Kurgusu ve konusuyla harika bir kitap bu. Popüler olması hayal kırıklığına sebep olmuyor. Bu açıdan iyi. Kitap bir film tadında ilerliyor. Hatta bir noktadan sonra yazarın bu kitabı sırf filmi yapılsın diye yazdığını düşünmeye başladım. Yakında mutlaka yapılır. Ama yok eğer “Ben bekleyemem, hemen böyle bir film seyretmem lazım, acil!” diyorsanız size benzer konuda yapılmış harika iki filmi önerebilirim. Biri Mr.Nobody, diğeri Butterfly Effect. Seyredin ama mutlaka bu kitabı da okuyun derim.

Vesselam.

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi