Kambukader
şiir- Nagihan Sultan Coşkun
fotoğraf – Akın Akdağ
Kessem şu eti ?
Sele mi karışır göle mi karışır kamburum
İçinde soğuk sıcak çarklar çoğalır
Gözlerinde biriken okyanus bana menfi
Tırnakları üstünde siyah bir kedi temmuzdan kalma
Yalan söyler mi anne önünde hiç kara göz
Daha kaç sela beklenir
Okur mu esameyi minare hayretle
Ceset torbası kırık cümlelerle dolu …
Kılcalları henüz çocuk yeşil bir kenevir akıyor
Çorapsız kalmış rüyalarım üşür
Sığmaz sandıklara çürümüş hayaletim
Hayallerim löp, kabuksuz
Kessem şu kamburu?
Çığlıklar kopar burnunun deliklerinden 825.280
Bir ünlem düşer kasıklarına sancısı bela
Oldu bittiyse bezmielest
Hangi yeşilin altında ne için savaşırım
Boynuzlar üç göğü deldi deleli böyle soygun görmedi
Diklendi inat!
Damlaları yere yarım cm kala usulca kondurdu bulut
Her damla göl göl vücuda geldi sarı sıcak
Tın tın sakinliği yayıldı yüzeye
Karışmayın bana ben bir üvez olacağım
Kanatlarımdan kime ne!
Korkunç bir okyanus ve saatin kollarını koparttım
Demir tavında dövülmezse n’olacak
Tutmasın kimseler diye renkleri hediye ettim fakruhlara
Kesilen etim ben adım ismail değil
Bela diyemeden geldim beklemeden
Kimse bilmez sırtında kaç kilo et taşır
Adı kambur. . . Adı kanat. . .
Doğduğun gün seninle yarışır
Kelimeleri sektirmeyi seven bir çizer. Dünyadaki çocuk melodilerinin peşine düşmüş hayalperest.