Son Vapur

Son Vapur

şiir – Emrah Turan 

fotoğraf- Abdullah Çadırcı 

 

Saat tam yirmi bir elli bir.

Loş ışıklar ve siyah gölgeler,

Birbirini kovalayıp duruyorlar

Kimi yırtık, tozlu,

Bağcıksız ayakkabılar

Kimi parlak, yumuşak ve topuklu,

Adım adım yaklaşıyorlar iskeleye.

Hele ki kapılar açılmaya görsün;

Köpükler korkuyor yoğunluklardan!

Uzaklardan noktalı mahyalar

Bazı ağır aksak,

Hiçliğe yolcu tik taklı sesler…

Ferleri uçmuş çınarların

Dallarının bükük belleri

Yaprakları oynatan fenerlerde.

Son nasibini bekleyen,

İki kedi sayısız martı kapışması.

Tam da vapur homurtusu

Bozacının derin sesi,

Bir aşkın selası.

Bardaklar birbiri kovalar

Oynak, yüzü yıkanmış banklarda.

Saat yirmi iki sıfır sıfıra vurdu mu

Çözülüyor dili, paslanma

Niyetini bin kere bozmuş

Uzaklardan hışırtılı dev,

Dalgaların merhametine kendini bırakmış.

Elleri sıkı sıkıya kenetlemiş

Gönülleri hüzün, ümit, sevinçli…

Ellerimde kokulu bir mendil

Mavi paltonun cebine

(S)inmiş hayali gül nefesi

Minareler, yüzyılların evi

Göğüs göğse güneş ve aşkın temsilcisi.

Son martılar, son şarkılarını söylüyor

Belli belirsiz ışıklar dansında.

Damlıyor vakumun her yanına

Devlerden yorgun, tahammülsüz çığlıklar

Birbirini kovalıyor gibi

Yenilmiş mavi yel köpükleri,

Yüzümüzü, göğsümüzü, kasketi yalıyor.

Devin nefesi tükendi;

Takatsiz, sallanma nöbetine geçti.

Üşüyor ayaklarımın tabanı

Bir hasretlikti ben’i beklemek,

Yirmi iki sıfır sıfır vapur iskelesinde,

Herkes beklemişti bir bekleteni için.

Gözüm gece gökkuşağında kaldı,

Ellerim cebimde, boynum bükük,

Gölgeler boynuma sarıldı.

Topuklardı hayat bulan gölgelerde

Bütün tek başınalılar gibi

Ayalarda yılanlı aşk hikayesiyle…

Saat yirmi iki otuz iki, uyudu

Son sokak lambası söndü!

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi