Sarnıç ve Sadak

Sarnıç ve Sadak

Şiir : Emre Birdal 

Fotoğraf : Abdullah Al Mallah

 

Kandığımız civanın güz koymuşlar adını

Sanmam ki gerçek olsun bu mevsim aşka kızak

Yaşsız sürgün verir mi kanıma giren toprak?

Titretir beni yağmur, seni de bin rayiha

Sevda bende ikindi, sendeyse henüz duha…

Yandığımız çerağın bilemem miladını

Muradını bir duyur, dile dök feryadını

Bir de bize yol olsa çölü yeşerten ırmak

Celladımla baş başa kalır mıyım bir daha?

 

 

Divane delil arar, mecnunlar ise gamze

Heybemizde biriken hicranlar niye hafif?

(S)adaklarda inliyor allı morlu bir elif

Hapsedildim can göze, yine köpürdü yangın

Sise boğuldu tarih, takvimlerde bir telaş…

Marmara kamaşırken bu kuşlar niye çılgın?

İkimizin kalbinde şimdi başlıyor keşif

Tutuşan bu son dize, yenilsin (m)eze (m)eze

Suretinle büyüyen dağa gidelim yoldaş!

 

 

Hangi mezâlim iter mum ruhu kör boşluğa

Güneş, kirpiklerinin mührüyle yola düşer

Bir dua büyütüyor göğsümüzdeki keder

Taşlar nasıl elverir bâdesiz sarhoşluğa

Ekim akşamlarına takıldı mı şehbâlin?

Berzaha karışmaya koşarken son mecâlin

Körpe ev güllerinde yüzünü görür pervaz

Küllerimi harlıyor kalbinden kopan avaz

Muhtacım baharlardan esecek tek soluğa.

 

 

Şehrin eteklerinde seni kokluyor ilkyaz

İçten bir hıçkırığa hayır diyemez çığlar

Deli sevdalar için açar mı çiçeğimiz?

Sıkışır can kafesim gölgelenirken civar

O eski hülyalardan şimdi hangisi temiz?

Heveslere vuruyor ayrılık şamar şamar

Yâr… Zıpkın nağmelere yakışan kavruk hicaz

 

 

Hükümran bir gecenin gelirken nihayeti

Rüyalara dökülen gülbeyaz bir sabahsın.

Mum tahtaya dayandı, kekeme dillerimiz

Konuşunca çığlığım, lâl olunca da ahsın.

En şehlâ bakışların esmerliği de senden

Dertliye ayan beyan, gamsızlara siyahsın.

Yarım kalan şarkında dalga dalga isyanın

Tınılarda, perdede kanatlanan segâhsın.

Salıyorum ipimi kupkuru kuyulara

Sarnıçlarım taşarken aranan som miftahsın.

Son ozan haykırıyor çağların köklerinden

Selvihanlı tellerde bağrı yanık Emrah’sın.

Cinnet ne bitmez çile, bu kaçıncı velvele…

Bir anne tülbentinde tutuşan kor eyvahsın.

Meleklerin kalemi cızırdar eşiklerde

Sezilince helâlim, süzülürken günahsın.

 

 

Sevda bende ikindi, sendeyse henüz duha…

Rüyalara dökülen gülbeyaz bir sabahsın.

Lâl olunca çığlığım, konuşunca da ahsın.

Celladımla baş başa kalır mıyım bir daha?..

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi