İçime Kar Yağdırdın
Hikaye- Betül Saadet Evli
“Bana ateş verir misin?”
“Ne!?”
“Bana ateş verir misin, lütfen.”
Cevap vermeden uzaklaşıyor, ondan öncekiler gibi. Arkasından uzun uzun bakmak istiyorum ama sisin yoğunluğu engel oluyor. Nereye gittiğimi bilemeden, göremeden buna yürümek denirse yürümeye devam ediyorum; bana ateş verebilecek, ısıtabilecek birini arıyorum. Ellerinde mumlarla, meşalelerle, fenerlerle geçen insanlara yaklaşıp bir kıvılcım, sadece tek bir kıvılcım istiyorum. Ellerindeki ateşin sıcaklığına inat buz gibi cevapsız gözlerle bakıyorlar ya da söylenerek uzaklaşıyorlar.
Soğuktan morarmış ellerimde tuttuğum mum için bir kıvılcım vermek, ateşi paylaşmak neden bu kadar zor; üstelik ateşlerini benimle paylaşmaları onlarınkini azaltmazken.
“Mumumu yakar mısınız lütfen, üşüyorum. Çok üşüyorum.”
Sisin ortasında beliren kahverengi kaşe kabanlı bu kadın hemen çekip gitmiyor, sanki yardım edecekmiş gibi duraksıyor. Gözlerinde diğerlerinde olmayan o sıcaklığı görüyorum kısa bir an; üşümenin ne olduğunu biliyor gibi, beni anlıyor gibi bakıyor. Şiddetli bir rüzgâr çıkıyor, elindeki mumun alevini korumak için güvenli bir yer aranarak koşarak uzaklaşıyor benden. Daha çok üşüyorum.
Soğuktan uyuşan ellerimi nefesimle ısıtmaya yelteniyorum ama nefesim ellerimden daha soğuk, ısıtamıyor ellerimi. Nefesimin soğukluğundan kalbimin de üşümeye başladığını anlıyorum. Sol göğsümü ovuşturarak benimle sıcaklığını paylaşabilecek hem kalbimi hem ellerimi ısıtabilecek, bu soğuk havalara inat sıcak kalabilmiş birini arıyorum.
Nereye doğru olduğunu düşünmeden yürüyorum. Yürüyüp yürümediğimden bile emin değilim, belki de sis ilerliyordur ben hareket etmiyorumdur; bilmiyorum. Aldığım her nefes ciğerlerime ayaz olarak giriyor, ciğerlerimin soğukluğu kalbimi de etkiliyor. Lütfen yardım edin, kalbim donsun istemiyorum. Keşke kar yağsa, bu keskin soğuk yumuşar birazcık; kar yumuşaktır çünkü. Hem kar bizim kirlettiğimiz ne varsa temizler. Bir kıvılcımı esirgeyen insanların duyguları kirlenmiştir belki de, kar yağsa temizler belki de.
Soğuktan ayaklarım uyuşuyor, artık daha ileri gidemiyor, nereye oturduğumu bilmeden yere çöküyorum. Belki kalabalık bir caddenin ortasındayım, belki tenha bir korulukta; bilmiyorum. Kendime sarılıp ısınmaya çalışıyorum, ellerim ısınamasa bile kalbim ısınsın diye. Ama ne ellerim ne de kalbim ısınabiliyor.
*
“Sen üşüyorsun.”
Ne kadardır orada oturuyorum, bu sıcaklık hissettiren sesin sahibi kim bilmiyorum; başımı dizlerimden kaldırınca görüyorum seni. Sadece sesinde değil gözlerinde de sıcaklık var; gözlerine sığınsam beni tüm kışlardan, rüzgarlardan ve soğuklardan koruyacağına inanıyorum. Elimden tutup kaldırıyorsun beni, ellerin sıcacık; benimkiler ne kadar soğuksa o kadar sıcak seninkiler. Ellerinden ve gözlerinden bana da buluşan sıcaklık vücudumu ısıtıyor; sanki kar yağmış da soğuğu kırmış gibi yumuşuyor içim. Ayağa kalktığımda da bırakmıyorsun ellerimi, ısındıkça ısınıyorum, çözülüyor buzlarım teker teker. Gözlerim sımsıcak gözlerinde takılı kalmışken bu sefer soğuk olmayan bir nefesle fısıldıyorum.
“Bana ateş verir misin?”
Gülüyorsun, sıcacık gülüyorsun; gülümsemen de gözlerin kadar, ellerin kadar sıcak. Kendimi gülümsemekten alıkoyamıyorum; seninki kadar sıcak olmasa da hatta ürkek olsa da gülümsüyorum. Artık o kadar da mor olmayan ellerimde tuttuğum mumu sana doğru uzatıyorum ve elinde bir mum, fener ya da meşale olmadığını fark ediyorum. Nasıl bu kadar sıcak olabilirsin, bu karakışın ortasında nasıl sıcak kalabildin ve dağılmak bilmeyen bu sisin ortasında beni nasıl buldun. Beni nasıl buldun bilmiyorum ama iyi ki buldun, iyi ki elimden tutup kaldırdın beni. Ve bana ateş vermek yerine sımsıkı sarılıyorsun; donmak üzere olan ben eriyeceğimi sanıyorum.
Kalbinin sıcaklığı benim ısıtamadığım kalbimi ısıtıyor, sımsıkı sarıyorsun beni ve her bir hücrem ısınıyor. Ben sana sarılmaya çekiniyorum, üşütür müyüm seni diye. Sanki düşüncelerimi duymuşsun gibi daha da sıkı sarılıyorsun ve bende sana sarılıyorum. Elinde değil, içinde bir yerlerde; belki de kalbinde olan ateş bana da bulaşıyor. Tüm vücudumda gezinip kalbime yerleşiyor ve ben bir daha üşümeyeceğimi, nefesimin hep ılık kalacağını hissediyorum.
“Teşekkür ederim, içime kar yağdırdın.”
Hikaye- Betül Saadet Evli