İzmir’de Bir Kuş Uçuşu

İzmir’de Bir Kuş Uçuşu

Yazı: Dilan Kılıç

 

Üniversite dışında ilk defa tek başımıza hatta ‘kız başımıza’ kuzenimle gitmiştik İzmir’e.  Nasıl da güzeldi. O zamandan beri aklımın ve kalbimin bir köşesinde hep bir izi var. Buluşmak için hep elini uzattı bana İzmir. Ama biraz beklettim, özür dilerim. Hayat telaşesi, denk gelemeyişler, süregelen işler, falanlar filanlar…

Bu sefer hiç planda yokken, belki de unutmuşken beni, bir sürpriz yapalım dedik. (Artık alışmışsınızdır diye Yeniçarohori diyeceğim.)

Yeniçarohori ’den İzmir’e doğru yola çıktık. Sürpriz be canım İzmir. Biz geldik.

Yiğidin harman, simidin gevrek olduğu o yerdeyim işte. Güzel İzmir…

Konak Meydanı’nda saat kulesinin etrafında zamanı yakalamaya çalışan kuşların kanatlarına dileklerimi tutuşturuverdim birer birer. Önce kendim, sonra da canım kızlar için… 

Tanıdık bir çift göz kuşların arasında. Işıl ışıl bakıyor, çok güzel gülüyor. Müjgân Abla bu, ta kendisi.

Geldi kondu omzuma. Kanatlarıyla sardı beni. Hasret kokuyordu. Nasıl hasret kalmışız sana be Müjgân Abla. 

Kızlarağası’nda en üst kata çıktık. Bir süzülüşü var Müjgân Abla’mın… En güzel yeri ayırıyor bize. Müjgân Abla’ma bir sade kahve pişir bakalım hancı. Şey ben de bir çay alabilir miyim? Teşekkürler. Kahvenin hatırı çayla daha da demleniyor, gülüşüyoruz, dertleşiyoruz, sayıyor ve de sövüyoruz…

Kavuşmanın sarhoşluğuyla Kemeraltı’ndan çıktık, Kâmuran’a kadar yürü babam yürü. Tabi Müjgân Hanım’a hava hoş, kanatları var…

Kâmuran kim ola ki derseniz, anlatayım efendim. Giritli Kâmuran Bey ve Asuman Hanım’ın ölümsüz aşkının anısına Kâmuran Bey’in vasiyetiyle icat edilen bir zaman makinesi. Evet, içine girince geçmişe gidiyorsunuz. Yola çıkarken lavantalı şeftalili Denizli gazozunuzu yanınıza almayı unutmayın tabi. Çünkü İzmir, sıcak… Biz kaç şişe devirdik lıkır lıkır ohooo… Siz öyle yapmayın, ağır ağır için, tadını çıkarın.

“Derdimi ummana döktüm, Asuman’a inledim…”

Giritli Kâmuran’ın Asuman’a yazdığı mektuplar karşılıyor sizi içeri girince. Eski zaman aşıklarının mektupları içimi gıdıklıyor bazen. Tabi mutlu ve umutlu olanları… Yıllara meydan okuyarak binbir çeşit motifi ve bembeyaz rengiyle dimdik ayakta duran danteller var bir de. Rüzgârla birlikte usul usul el sallıyor size raflardan. Kâmuran’ın masasına oturduğunuz anda zaman makinesi çalışmaya başlıyor. 

Karşı tarafta denizin dalgası, martıların kahkahası, yanımızda rüzgârın hafif okşaması, masada gazozumuz, Müjgân Abla ve ben. Oh sefamız olsun…

Müjgân Abla uğurluyor beni sonra, ayrılıyoruz.

Gökyüzü İstanbul’da da çok güzel tatlı kız. Pencerem hep açık…


Yazı: Dilan Kılıç

 

 

 

 

Mutlu sonla biten hikayelerin müptelası.. tohumu çatlatıp umut yeşerten kelimelerin peşinde.. Herkesin içinde mutlaka olan ama söyleyemediği sevginin sözcüsü olmaya gönüllü...

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi