Heja
Mektup- Emrah Turan
fotoğraf- Furkan Demir
Sevgili Heja,
Gözümün menekşesi, ufkumun karadutu, bahtımın alın hatırası; Zaman akıp geçiyor ve her geçen anın tahayyülüne ağır bir şekilde iştirak ediyorum ne yazık ki. Her gün biraz daha kabuk tutuyor özlem. Ne eylersin insan içinde bulunmuş olduğu çemberin kıymetini, çemberde gedikler meydana geldikten sonra anlayabiliyor. Yenilmişler kervanına dâhil miyiz, değil miyiz bilmiyorum? Umduğumuzun neresindeyiz bunun muhasebesini zamanın divanına bırakacağız.
Evvelinden Heja, yorgunluğumun kanatları her daim capcanlı yanı başımda her zaman duruyor. Senden sonra daha çok gençleşti desem inanır mısın? Bugün esintilerin olduğu bir dağ başına yolumuz düştü. Kuşların sesi, pusun varlığı, daha aşağılarda yeşillik ve dinginliğinde bir göl… Her anlam kazanmış canlı ve cansız! nasıl da hatırlatıyor seni bana.
Şairin dediği gibi;
Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar
Değirmen misali döner başım
Sevda değil bu bir hışım
Gel gör beni darmadağın
Tel tel çözülüp kalmışım…
Görüşmeyeli, birbirini kovalayan günler ve güneşin doğuş ile batışının ayak izlerinin değişimi
ve her değişimin ardında kalan gurbet. Umarım Gözümün Ufku sen de iyisindir. Bulunmuş olduğun yerde rüzgâra dikkat etmelisin. Kimi anlarda sağlığına zarar verebilir. Mevsimin yeli tehlikelidir. Zaman ne de çabuk geçiyor değil mi, yıllar evvel bu ayın bu zamanında bir sınav dolayısıyla tanışmıştık ve her şey o tanışmayla başlamıştı. Ne çok özlüyorum… Hatırlıyorum da üstünde ne vardı, tamam söylemiyorum, sevmiyorsun tekrar tekrar söylememi. Rüzgâr demişken en çok neyden korkuyorum biliyor musun? Rüzgârın sana ait olanı bir başkasının diyarına götürmesi. Bunu sözcüklere dökebilmek bile kelimelerin, parmaklarımın ve mürekkebin intiharı demektir.
Kıymetli Sultanım, yokluğun yoksunluğumun arifesi hükmündedir. Tarumar edilmiş kutsal bir kent gibiyim. Bir yel esse sanki paramparça olacakmışım korkusu kılcallarımda hazır kıta bekliyor. Ne olursa olsun uzakta da olsan Sultanım, varlığın nefes almamın varlığını icra ediyor. Her uçan kuşta, huşu eden yaprakta müjdeleyici meleklerin nefesi yanağımı ısıtıyor. Bilirsin yazdıklarımız bu çağda da olsa saklambaç oynuyor bize. Her geciken mürekkep damlası hasretini kat be kat artıyor. Ne zaman son bulur Kıymetlim, emin ol ki bilmiyorum. Bilmeyi de kimi zaman hiç istemiyorum. Nedenine gelince belki aramızdaki bağı kuvvetli hale getiren de bu hasretliktir.
Bir sonraki kervana! kadar özellikle de saçlarına dikkat et Heja. Mutlaka cevabını bekliyorum. Ben de bu ümitle bekliyor olacağım. Hasret ve ümit senin varlığınla anlam kazanıyor, imdadımıza hangi bezirgân yetişecek acaba? Biraz zamana tövbe etsek mi, belki ruhumuzun tohumlarına can suyu damlatır…
29.04.20XX
Mektup- Emrah Turan