BİLGE BİR KUŞ GÖKYÜZÜNDE

BİLGE BİR KUŞ GÖKYÜZÜNDE

Yazı: Mus’ab Atıcı

 

Koca stat kulakları sağır edecek bir gürültü ile çalkalanıyordu. Taraftarlar hep bir
ağızdan aynı tezahüratı yapıyordu. “ Ahmet Dursun Seba gitsin.” Bilge kuş, gözleri dolu dolu
baktı tribünlere. Dile kolay 16 yıl başkanlık yapmıştı kulübe. Kulübün göz bebeği ilk
statlarında, sırtında 7 numaralı siyah beyaz parçalı formayla ilk golü atmak nasip olmuştu
Ona. Ama işte şimdi rüzgâr ters yönden esiyordu. Gözlerine çöken hüzünden belliydi, zayıf
bedenin içinde kalbi üşüyordu. İşte ilk defa o gün ceketinin yakasına iliştirdi ayrılmak fikrini.
Ama ölümle ayrılmak arasında terazi tutan sevdalıların ölçüsü hiç şaşmazdı ve ayrılık çoğu
kez ölümden ağır gelirdi. Nasıl gelmesin ki? İki oda bir salon daireden yönetilen, on beş
kişilik toplantı için yakındaki kıraathaneden ödünç sandalye alınarak toplantı yapılabilen
yönetim dairesinden, koca bir çınar olmaya evrilirken camia, Akaretlerdeki yeni kulüp
binasından hep en son O çıkar ve odaların ışıklarını tek tek söndürdü. Bir gün bu durumu
merak eden dostlarına şu cevabı verdi “ Siz de evinizden çıkarken ışıkları kapatmaz mısınız?
Bunda yadırganacak bir şey yok ki.” Aslında bu cümlesi her şeyi anlatıyordu. Çocuk yaşında
girdiği bu kulüp her şeyiyle onun evi olmuştu. Parasız bir başkandı. Bu rağmen her yerde
hürmet ve sevgi ile karşılanırdı. Bazıları makam aracı ve hususi bir şoförün hürmet için bir
kıstas olduğun düşündüğü zamanlarda “Gerek yok tüm İstanbul’un taksileri benim makam
aracım” diyerek bu teklifi de geri çevirmişti.

Koca bir camianın önünde edep ve bilgelik timsali olarak öylece duruyordu. Bir kupa
finali maçının sonunda aynı uçakta iki takım beraber İstanbul’a dönecekti. Takımı kupayı
kazanmış futbolcuların ve kafiledeki yöneticilerin içi kıpır kıpırdı. Uçağa binmeden önce
takım kaptanını yanına çağırıp kulağına küpe olacak şu cümleleri söyledi. “Hakkınızdır,
mutlusunuz ama uçakta sevinmeyin. Biz ne kadar mutluysak rakip o kadar üzgün. Her şeyin
yeri ve zamanı var.” İşte Ona duyulan hürmetin temelinde yatan en gerçek durum buydu. Hep
birleştiren bir yanı vardı. Rakipleri ile dahi el sıkışmaları tertemizdi.
Türk futbol tarihine geçen 10-0‘lık Adana maçı sonrasında hiç yapmadığı bir şeyi
yaptı. Belki de kulüptekiler o güne kadar Onu hiç bu kadar sinirli görmemişlerdi. Babacan
çehresi kıpkırmızı kesilerek soyunma odasına indi. Başkanın gelmesi ile kendilerine çeki
düzen veren futbolcuların ortasında durdu ve sordu. “ Evladım biz bir sıfır yendiğimizde kaç
puan veriyorlar bize?” cılız bir sesle cevap verdi futbolcular, “3 puan başkanım.” “ Peki iki
sıfır yenince ?” yine cılız bir sesle cevap geldi takımdan “3 puan başkanım” sözlerine devam
etti “Peki o zaman bu durum ne? Şimdi o takımın oyuncuları nasıl çıkacak insan içine, kaleci
ne diyecek evde kendini bekleyen evladına? ” devam eden konuşasında her sözü bıçak gibi
kesiyordu sessizliği. Geldiği sinirle geri çıktı soyunma odasından. Belki de işte o gün şerefli
oynayıp hakkı ile kazanmayı öğrenmişti evlatlarına.
İşte yıllar sonra bu günlere gelmişti Seba Başkan. Şimdi karşısında her şeye bir şekilde
karşı olan, nevi şahsına münhasır taraftarı “Seba gitsin” diye tezahürat yapıyordu. Varsın
olsundu ayılırken son sözü “ Beşiktaş’ı üzmesinler” oldu.

Ayrılıktan sonra geçen günler Onu hep haklı çıkarmıştı, mesele birilerinin gitmesi ya
da kalması olmamıştı hiçbir zaman. Onun meselesi daima canlı kanlı bir ruhun var olmasıydı.
Onun yolu belliydi. Doğduğunda “beşik” vardı, öldüğüne başucunda bir “taş” olsun yeterdi.
Yani taraftarının söylediği gibiydi “Aslolan hayatı yaşamak gibi Beşiktaş hayatın kendisi
gibi…” gökyüzündeki bilge kuş hep böyle yaşamıştı hayatını.
Ve bir gün geldi, yıllar devrildi siyah beyaz bir hayatın içinde “doksan eksi ikide
çağrıldı çizginin ötesinden ve asla korkmazdı keskin çalan düdüğün sesinden” O gün dar
sokaklı mahallenin geniş yürekli çocukları rengârenk bir bahçeden uğurladı gökyüzünde
keskin gözleri ile evlatlarını izleyen bilge başkanı…

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi