9:75 HAZİRAN TRENİ
Şiir: Emrah Turan
Fotoğraf: Alexandr Nikulin
Karanlıklar boğuyor beyazları
Vakit yola düşünce.
Renklerin heybesinde rüzgâr mırıltısı
Saçaklarda uykuya sığınan kumrular,
Rüyaların gökkuşağı orkestrası,
Gözlerde, kanatlarda…
Şehir hırıltısı
Zoraki yaşamaya kavuşturulmuş
Sokak lambalarının çarıkları,
Dar boğazlı egzoz nefessizlikler,
Değişmez 9:75 trenin;
Saati,
Bekçileri,
Bekleyenleri…
9:75 trenin yankısıyla
Yılkı atlarının buğusu,
Dört nal fecrikâzip is’ine bürünen
Yolcular,
Mavi dişi kanarya,
Ters büyümüş kar çiçeği…
Dağlar yola düştü, doğanlar kaldı
9:75 trenine
Uğurlayan,
Selam veren,
Kucak açan…
Ben’e uzak yâre yakın bir ülkeden
Rayları döşenir trenin.
Işıkları bol, açılan el(ler)i eksik istasyonları
Sabahların intiharı güneşleri ağlatıyor!!!
9:75 treni vadilerin bileklerine dolandığından beri;
Bezirgânı kovdular doğduğu köyden.
Gurbeti anlatmadılar:
Raylara,
Dağlara,
Nehirlere…
Penceresi hilalden kırılan
9:75 trenin
Vagonuna bağlandı
Bezirgân yuları.
Duran bir saatte,
Kovulan mehtapların yurduna yollandı.
Varlığını yonta yonta yok ederek!!!
Su, soğuk taşlar, yıldızlara uzanıyor
Dağlar ülkesi baharının
Kirpiklerinden çamurlar yuva(r)lanırken.
Sol baş parmağı ağrıyor,
Dokuz yetmiş beş trenine yetişirken.
Ah bu ağrılar da olmazsa,
Ağrılar bulunmasaydı hiçbir tren kaçırılmayacaktı.
Ağaçlar sütünü verir toprağa,
Zeytin ve incir çekirdeğinde alın yazısı belirir,
Bahtına kilitlenen raylarda.
Kuşlar yuvalarındayken;
Ağustos böceği uyudu,
Nilüfer şûle’si fenere sarar.
Yâr(e) varmalıydı.
Elleri, mezar kazmamalı gönlün,
Rayların altısında vuruldu
Atların içinde biri,
Leyl öldü kılcalın gözünde
Kozalağın nefesine gömüldü…
Şiir: Emrah Turan