Nesli Sadece Empati

Nesli Sadece Empati

Günlük: Öykü İnanoğlu

Fotoğraf: Daria Kruchkova

 

Nesli,
Var olmayışından kaynaklanan acı verme sürecinden kabul etme sürecine geçtiğim şu günlerde tekrar sana mektup yazarken buldum kendimi. Belki saflığım olarak yargıladığın belki de beni yeterince tanımadığın için bulunduğun salak yaftalarının arasından artık bazı şeyleri daha net görüyorum. Durup gözlemledim, ders çıkardım ve kim olursa olsun hep insanların dediklerine değer verdim. Bazıları bana “kimsenin dediğini umursama” klişeleri ile cevap verdi, kimileri ise her düzgün açıklamama her seferinde “neden” diye. O zamanlar hep susardım ama sana susmayacağım. Seni bu algı potansiyeli dairesini hesaplamak için gereken yarı çapı değerinden mahrum etmeyeceğim Nesli.

Kendi hayatını yaşamak, kalbinin istediklerini yapmasına biraz müsamaha göstermek, insanlara “sana ne benim hayatım” demek hakkını kendinde görmek değildir. Empati kurmaktır. Hayatım boyunca senin istediğin insan olmaya çalışmıştım ama hiçbir zaman senin istediğin insan tanımını düzgün bir şekilde hayata geçiremediğimin farkına varamamıştım. Sen hep yeşil derken aslında mavi demek istiyor olabilirdin. Bunu içten içe biliyor yeşil dediğinde yeşil oluyor, fikrini değiştirdiğin an rengarenk olabiliyordum ve sen o radyasyona maruz kalmış bukalemun adamı, her normal insanın yapacağı gibi, samimi bulmuyordun.

Şimdi fark ediyorum ki, uçurumun kenarından aşkın için atlamam ile o uçurumun kenarından sana dönüp sarılmam arasındaki fark bilincimde var olduğu an yok olacaktı.

Keşke zamanı geri alabilseydim. Zamanı geri alma düşüncesi bile yeterince bilim kurgumvari hissettirmiyor. Artık romantik bile değil.

 

Nesli, senden sonra 

Ben hep sözcüklerin gücüne inandım. Belki de bu yüzden yazar dedin bana. Ah Nesli. Yazmamın tek nedeni vardı. Çünkü bilincimdeki sözcükler ne zaman ağzımdan belirli seslerde dışarı çıksalar, hep yanlış çıkmışlardı. Anlatmak istediklerim hep çok geç olduktan sonra yanlış olduklarının farkına vardılar. Hayatımda hoşuma gitmeyen olaylara verdiğim hoşuma gitmeyen davranışlar belki de hep bu yüzden var oldular.

Gene şairane bir yazar oldum. Sen hiç sevmezdin. Hatırlamadığın için hatırlatma ihtiyacı duyuyorum. Sen hiç sevmezdin Nesli. Sana ne zaman düşüncelerimden bahsetsem, sıkılır etrafa bakmaya başlardın. Ben daha çok delirirdim. Beni anlaman için biraz beklemen gerektiğini söylerdim ama sonra hatırlardım; bekleyen hep bendim. Bir şey isteme lüksüne sahip olmayan da, hep ben.

Yetişkin bir bireyde dakikada atan kalp atış sayısı altmış. Merak ediyorum. O kadar güzel şey paylaştıktan, seni gerçekten her şeyinle seven bir adamdan vazgeçtikten sonra başka bir adama geçme süren kaç kalp atışı sürdü? Ben tüm benliğimle, tüm kalbimle kendimi sana adamıştım. Benim başka bir kadına geçiş sürem 1 gün sürdü; 1440 dakika, 86400 atış. O an aşka olan tüm inancımı kaybettim. Tüm kalbiyle aşkı hissetmiş ve senden başka biriyle birlikte olamayacağını asla ve katta düşünemeyen adama başka bir kadın bedeni için 86400 atış yeterli olmuştu.

O kadın da beni hiç sevmemişti ama canımı senin acıttığın gibi acıtamamıştı. Gözlerini tek yere değirişinde kendimi suçlayarak yaptığım tüm bilinçaltı çatışmalarım gözümün önüne geldi o an. Sen gözlerini yere değirdiğinde kalbim yanardı, o kadın sabah gözünü devirdiğinde hiçbir şey hissetmedim.

Ve o gün söz verdim kendime, yaktırtmayacaktım canımı. Aydınlanmamın bana verdiği yetkiye dayanarak o gün sözümü verdim; hiçbir kadını, seni sevdiğim kadar çok sevmeyecektim.

 

Günlük: Öykü İnanoğlu

 

Aslında neye ihtiyacınız var biliyor musunuz? Her şeye sahip olduğunuza dair farkındalığa.. ve ben sizi bunu anlamanız için gereken algı dairesi yarıçapından mahrum etmeyeceğim.

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi