Farklı Bir Sabah Olabilir mi?
Hikaye- Nesibe Esra Çukurova
Fotoğraf- Furkan Vari
“İki önemli yol ayrımı var hayatta” diye başladı yine, yanımda vapur sefası yapan, yaşlılara lütfedilen bedava
bileti her gün karttan alev çıkana kadar kullanan ve İzmir’in sefasını nutuk atarak çeken seksenlik amca.
İstisnasız her gün farklı bir versiyonuyla karşılaşırım ama hiçbirinin lafının sonunu dinlemeye yanaşmam çünkü
sonların yükünü omzuma atamayacak kadar bıkmışımdır endişe denen ve tüm yurdu pençesi altına alan zehirli
hissiyattan. Bu yüzden o önemli yolların nerde bittiğine de aldırmam. Ben ânın tadına bakma hevesindeyimdir,
ben yol ayrımında kalan ve sağa sola bakınan, kendini tanıyamamış bir ülke iklimine doğdum. Ben ve benim
gibiler yüzümüze çarpan sıcak rüzgarın, dalgalarıyla övünç duyan heybetli denizin, vapurdan inince
karşımıza çıkacak manzaranın hayalinin tadını çıkarırız, hâla zamanımız varken. Zamanın
pencerelerini açıp kapatıyoruz hızla, bizi gören veya duyan oldu mu diye; düşünürken, sorgularken,
hayal kurarken… Bir süre daha umuyoruz esaretten uzak neşeli günleri.
Vapurdan indiğimde saat on olmuştu, yol tam olarak ne kadar sürmüştü ya da ben ne kadarında
oradaydım bilmiyorum ama Konak, iskelesine ayak basan herkese yaşadığı anın öncesini
unutturuyor. İki ritüeli vardır buranın biri saat kulesinin önündeki fotoğraf keşmekeşinin içine aynı
yerde on kere de çekilsen girmek ve “Saat doğru mu acaba?” demek, ikincisi ise benim en sevdiğim
yer olan Kemeraltı çarsının dar sokaklı labirentinde kendini kaybetmek, belki de bulmak. Bu
sokaklarda ayakkabılar çeşit çeşittir, bazılarının yürüyüşleri yangından mal kaçırırcasına, bazıları
keşifteymişçesine, bazıları kaybolmuşçasına, bazılarıysa kendinden oldukça emin dalar bir yol
ayrımına. Unuttukları bir şey vardır tabi; hepsi ya bir tarihi kahvecide hâl hatır sorarken ya bir cami
avlusunda eskiyi yad ederken, ya bir antikacıda nakışları hayranlıkla izlerken ya da bir plakçının
önünde çalan Erkin Koray şarkısında çöpçülerin kendilerinden neler götürdüğünü düşünürken
bulurlar birbirlerini.
Bugün tüm bunlardan farklı bir nedenle gelmiştim buraya, tüm bunların arkasındaki anlamı bulmaya
gelmiştim.” Yaşamın muhasara altına aldığı tüm benliklerin ortak bir şifresi vardı ve bu şifreler tam da
kargaşanın içindeki düzene yuva yaparlardı.” Evet biz arayıştakiler yani yeni dünyanın yaşlı gençleri,
dünyanın dört bir yanına bu şifreyle dağılmıştık. Belki bir gün uyandığımızda aynı kalabalıkta farklı bir
insan görür tekrar inanırız diye değişime, amaca ve en önemlisi sevgiye, kim bilir belki bende
firavunun olmadığı bir gerçeklikte özgürlükle tanışırım anılarla sarılmış bu simit kokulu sabahta.