Süreyya’nın Açılmayı Bekleyen Mektubu
Şiir- Serkan Öztürk
Biz görülmezdik, hep göz önündeyken bile
ama içi görünürdü gözlerinden Süreyya’nın
Anlatırdı dudaklarını kıpırdatmadan;
“Bakmayın, anadan üryanım
Anlamayın gizlediklerimi,
okumayın ruhumu, utanırım
İyice bir gözden geçir beni Allah’ım
Kurur sensiz her yanım
Onarsın diye beni, kendime bir şarkı yolladım
Açtı sonra bir çiçek, senden hediye diye kokladım”
Ağlardı Süreyya, kimsesiz zamanlarda
Bilgelerden öğütler aldım da,
Süreyya’nın yaralarını sardım
Dinmedi acısı, telaşlandım
Derdi çekenleri aradım, kapılarına dayandım
Derdine bir çare söylerler sandım
Onlar da çaresiz, bir çare diye inlerlerdi Yar’e
Söz çoktan bitti heybemde,
rüzgar da esmedi, tıkandım
Öylece mahcup kalakaldım
Şimdi nasıl bakarım Süreyya’nın yüzüne
Elbet umulmadık bir cevap çıkar gün yüzüne
Elimde meşale, sığındım şairlerin sözüne
İlham duasına çıkmış şairler de
derler hep birden bakıp gökyüzüne;
“Ey Rahim ve Rahmanım
Düşten kesilmedim daha ama yardımına muhtacım
Senden gelen de gelmeyen de baş tacım
Bitti zamanım ama dinmedi acım
Kelimeler ver bana katından,
öldükten sonra bile anlatayım,
budur bitmeyen ebedi sancım”
Koştum Süreyya’nın yanına
Baktım O’da münzevi bir ağıtta;
Elinde kalem
Bir şiir yazılı ömrü gibi beyaz kağıtta;
“Anladım, sonu roman mevzusu bir imtihandayım
Şahitim, beyaz güvercinin sakladıklarındanım
Anladım, anlayabilmem için bu derdi çekmem lazım
İmkan olsa yine ömrümü bu derde harcardım
Nasıl anlatayım, bir derde düştüm, yandım!
Yandıkça gizli değildim artık, ayan beyandım”
Derdi O’nu O yapanmış, söyletenmiş, anladım
Öyleyse sen yaz ve anlat Süreyya
Yaz ki çaremiz belki yazdıklarında
İster olsun bunun adı sanat, ister edebiyat
ister sinema, isterse ütopik bir rüya
Anlayan olur ya da olmaz
Orası muamma
Ama şüphesiz Süreyya;
bir teşekkür olur bu Yaradan’a
Şüphesiz bir merhem bu yaralarına
Okudukça anlaşılan bir mektup olur yarınlarına
N.’ye…