Olamayan Adam

Olamayan Adam

Yazı – Gülizar Baki

En meşhur ‘olmayan’,  Sultan Mahmut zamanında yaşamış. Aslında tanıyorsunuz o adamı. Talihsiz, demeyeceğim zira talih resmen yüzüne kahkaha atmış da adam anlamamış.

Siz de biliyorsunuz o hikayeyi: Sultan Mahmut tebdil-i kıyafetle şehri gezerken bir adamdan bahsedildiğini duymuş. “Tıkandı baba” dermiş herkes ona. Mesele uzun ben sadede geleyim, Mahmut, bu adamcağıza yardım etmek istemiş, ama rencide de etmeden. Bazı dilimlerinin içine altın saklı bir tepsi baklava göndermiş. Bizim ‘Olamayan’ düşünmüş ki -tipik Anadolulu işte, kumandayı poşetleyen milletiz- baklavayı satayım, daha karlı olur. Arkadaş, baklavayı bir daha ne zaman göreceksin. Ekmeğe, az miktar paraya, zar zor da olsa ulaşabiliyorsun, baklava gelmiş, yesene. Yiyip de talihinin sana baklava tepsisiyle sunduğu altını bulsana! Hayat bir güzellik yapmış tadını çıkarsana.

Yoook! İlla ‘aman dursun’. Sanırsın sonsuza kadar yaşayacak! Fakirlikten öleceksin be adam.

Bu zihniyet ta Musayla çölleri dolaşan kavmi zamanında da var. Kutsal kitaplar anlatıyor. Her gün üç öğün gökten kudred helvası, bıldırcın eti iniyor. Çöldesin, ama hayat sanki cennet. Gel gör ki bazıları, siz onları tanıyorsunuz artık, ya yarın gelmese deyip saklıyor. Ama onları gönderen Tanrı’nın bir şartı var. Saklamayın diyor. Saklıyorlar işte.

Bizim Olmayan Adam da öyle “Satayım parasıylan ekmek alırım gerisini de başka ihtiyaçlar…” diye düşünüyor. Netekim az bir lezzet için çoku kaybediyor. En kötüsü de bunu bile bilmiyor.

Malumunuz defalarca gönderilen tepsi tepsi altını satan bizim şapşik, hikayenin sonunda elinde bir kürek Sultan Mahmut ila hazine odasında karşımıza çıkıyor. Mahmut, saç baş yolmuş adama para vermek için. Türlü türlü yolları denemiş. Yok, bizim ki bir türlü olamaz. Bu sefer direk verecektir: Olduramayan Adam küreği hazineye daldıracaktır ve aldığı kadarı onundur. Ama bizimki heyecandan küreği ters daldırır, bir tanecik altın, o da küreğin sapına takılmıştır. Sanırım hikayeyi uyduran ortak akıl hinlik olsun diye o altını da düşürtecektir. Ve bunun üzerine Sultan Mahmut o meşhur sözü diyecektir, ki bence o da yanlış. Zira Mabud neylesin daha, adamın ayağına Sultan Mahmut’u göndermiş. Randevusuz, korumalar, özel zırhlı Mercedesler, Yeniçeriler, paşalar, harem, şehzade filan yok. Öyle sadece bir vicdan sahibi insan olarak. Ve onun eli vasıtasıyla defalarca önüne imkan sermiş. Hem de ne zarif tekniklerle. Fakire yardım ettim selfiesi filan yok yani. Ama bizim toprakların (Anadolu’dan girin Orta Asya ve Afganistan’dan çıkın) ve de Müslüman toplumların genel açmazı bu, iyilikleri hep başkalarından, ana-baba, lider, şeyh, arkadaş, eş, evlat… hatta kendinden bilir; ama kötülükleri, olmazları, hastalıkları Allahtan.

Neticede en meşhur ‘Olmayan’ işte bu adam. Herhangi bir “değer” olamayanlar…  Oooo tarihte yığınla var. Biz sadece Olanları biliyoruz. Olmayanlar sürüyle… 

Fotoğraf – Halit Ömer Camcı

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi