kitaplık
Bir siyasetçinin eşinin özellikle de popüler bir Amerikan Başkanı’nın eşinin hayat hikayesini neden okuyayım ki? Her şey zaten kameraların önünde gerçekleşti. Kesin ajitasyon vardır, “O kocaman başkanlık uçağında çok yalnızdım!” gibi. Kitabı ilk gördüğümde böyle düşündüm. Aradan geçen yıllar boyunca hangi ülkede bir kitapçıya girdiysem, hatta internette de kitabı hep Best Seller listesinde gördüm. Popülerliğin sabun köpüğü gibi olduğu şu dönemde 4 yıl boyunca bu listede kalmak büyük başarı. Sosyal medyada bu şaşkınlığımı paylaştığımda hatrı sayılır çoğunluk, kitabı okuduğunu ve beğendiğini söyleyince satın aldım. Alacağım kitapları karıştırmak, ilk sayfalarından, sonundan ve bazen ortasından okumayı severim. Ona göre karar veririm. Michelle’nin kitabını böyle karıştırırken ayak üstü 5 sayfa okuduğumu farkettim, kitap elimde, gözüm sayfada, ayıramıyordum çünkü, oturacak bir yer buldum orada da bir süre okudum. Derken 20 sayfa ilerlemişim bile… Ayaküstü kendini okutacak kadar sürükleyici ve ilgi çekici bir kitaptı. Hayata dair küçük ama önemli, hisli detaylarla dolu. Bir döneme, coğrafyaya, zihniyete dair hikayeler… Michelle Obama, Amerika’nın ilk ve tek siyahi başkanının karısı olmanın ötesinde, çok iyi bir hukukçu, güçlü ve modern bir kadın, bir köle torunu, klasik bir amerikan ev kadını, evliliğinde sorunlar yaşayan bir birey, okuyarak sınıf atlayan çağ insanı ve eşinin siyasi tercihi dolayısıyla sıradan hayatı milyonların önünde şaşalı bir hayata dönüşen birisi. Bahsi geçen detayları sıkmadan, ilgiyi sürekli tutarak iyi bir üslupla anlatmış. Tabi kitabın çevirmeni Pınar Kür’ün de hakkını vermek lazım. Obama’nın romansı, hatta sürükleyici bir dizi izliyormuş izlenimi veren hatıratına puanım 7. Çok satanlar olmayı haketmiş. 3 puanı kırdım çünkü bu hatıraları noktasından virgülüne kadar kapitale çevirdi, belgeseli, söyleşisi, siyaseti… Bu da Amerikan rüyasının bir parçası, olacak o kadar. Kültür Endüstrisinin çarklarından insan hakları hukukçusu olsan da kaçamazsın. (Gülizar Baki)