Aynamın Talihi

Aynamın Talihi

Hikaye: Meryem Samur

Fotoğraf: Victoria

 

‘‘Aynalar sağanağı’’nda yıkandığım bir gecede barıştım yüreğimdeki kederle.  Gençtim, küfürler savurmak isteyip de yutkunduğum günlerde, kederden duvarlar örülüyordu kalbime. Öfkemin acısını dindirmenin mümkün olmadığını sanıyordum ve sırtıma yüklüyordum senelerin yorgunluğunu. İki omurgamın arasına çöreklenip de imanımı gevreten o  ağrı için, ‘Kronik’, demişti doktor bey. Bilmiyordu, kronikleşen kederden muzdariptim.

Ben Ayşen öğretmen. Çocukluğunun neşesini bir aynanın sağanağına tutularak arayan Ayşen öğretmen. 32 yıldır sınıf öğretmeniyim. Küçüklüğümün en büyük şansı annemin yağmuru çok sevmesiydi. Her koşulda beni olumsuzluk ekiyle büyüten annem (Nasrettin Hoca’nın hikayesi sağ olsun!) 

– ‘Yağmur Rahmettir kızım, kaçılmaz, geç ıslan azıcık, kalbin şenlenir,’  derdi.

 -‘ Ayşen konuşma, Ayşen onu dökme, Ayşen şunu elleme, zıplama Ayşen!’ cümleleri, sağanak yağan bir yağmurda bahçenin giderine dolardı. Islanan saçlarım kalbime değer de, ölsem bile geçmeyecek sandığım bir neşe içime dolardı. 

20 seneyi geçti; yatmadan önce aynanın karşısına oturup düşünürüm. ‘Peygamber sünnetidir.’ deyip geceleri yatmadan saçlarımı tarayan annemden yadigâr bir alışkanlık kaldı bende. Annem saçlarımı acıtsa bile sesimi çıkaramaz, onun ellerini dolduran kestane rengi saçlarıma yağmur damlalarından tokalar takan peri kızları hayal ederdim. Yıllarca o peri kızlarını peşimde gezdirdim.

Şimdi yatak odamdayım. Arkamdan esen sıcak rüzgâr, aldığım kilolardan üzerime yapışan geceliğimi titretiyor. Salondan gelen maç gürültüsünün sesini zihnimden kısmayı çoktan öğrendim.  Makyaj masamdaki aynada, iki gözbebeğime aynı anda odaklanıyorum. İlk denediğimde donuk sandığım bakışlarıma, bir keşiş edasıyla yaklaştığımda, gözbebeklerimden göğsümün genişliğine açılan bir yol olduğunu buluyorum. Bu yolu takip edip içimdeki dünyanın sesini yükseltiyorum.

-Eleştirilmeye hiç tahammülüm yok bugünlerde. Geçenlerde mayaladığım yoğurda eşim ‘Niye böyle sulu olmuş?’ deyince başladım konuşmaya. Havanın sıcağından girip, mülteci sorunundan çıktım. Adam baktı kaldı halime. Biri beni eleştirince küçük bir çocuk gibi küskünleşiyorum da, dilime vuruyor sitemim. Alıngan diyorlar sonra. Eleştiriye olan tahammülsüzlüğümü eleştirenler, bir de dönüp kendilerine baksınlar bence. Eleştirilecek bunca şey varken, mesele benim yoğurdumun suyu oluyor, sınıfımdaki öğrencilerin etkinliklerini yeterince fotoğraflamayışım oluyor, teneffüslerde hocaların pek yüksek kahkahalı muhabbetlerine mesafeli duruşum oluyor ya ondan böyle söylenişim. Eleştireceksen partizanlığı eleştir, ekonominin gözyaşlarıyla dağıt neşeni. Kalan biraz dikkatini son çıkan cornetto reklamının kalitesizliğine harca. Ne bileyim? Tik tok fenomenlerine söv, biraz celallen. Sonra da derin bir nefes alıp, verirken şöyle de:

 -Yapacak bir şey yok!’ 

‘Yapacak bir şey yok!’cular münasebetiyle, eleştirilmeye olan tahammülsüzlüğümün, ‘Hayırdır sana noluyor?’ tavırları işte.

Bana bir şey olduğu yok. Ben güzel rüyalara dalmayacağına and içmiş kendi halinde bir sınıf öğretmeniyim. ‘Başka bir mesleği seçmiş olsam, yaşamaya devam eder miydim?’ diye çok düşündüm.

‘’İnsanın insana tutunamadığını’’ anladığım gecelerin sabahında, kafamın darmaduman olmuş haliyle bir intihar günlüğü yazmaya niyetlensem de, ‘Devlet memuruyuz biz!’, deyip okul yoluna düşüyorum. ‘Uykumun boynu bükük’ olarak sınıfıma girsem de, öğrencilerimin gözlerine umutsuzluk ekerim korkusuyla, dilime gelen ilk umut türküsüne sarılıyorum. Zira beni bunca yoksunluğun içinde umut etmeye zorlayan bir güç var ise, o da çocuklarımın gözlerindeki ışıktır. O ışığı gördüm mü tanırım ve artık yegâne gayem o ışığı diri tutmak olur. Hayattan yıldığım günlerin sabahında bir öğrencimin günaydınıyla zihnimin sancısı dindiririm. Onlar hep sorsun, merak etmekten vazgeçmesin diye yaşamdan vazgeçemedim bunca yıl. 

‘Kim bağışlayacak Beni’ derken, bağışlanmaktan vazgeçtiğimde kendimle karşılaştım. Saçlarımı yağmur perileri ıslatmıştı ve her şeye rağmen kaybetmediğim hayretim’’ affı muhakkak bir hayat’’ sunuyordu ihtiyar gözlerime. 

 

Hikaye: Meryem Samur

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi