Bizi Affedin

Bizi Affedin

Deneme: M. Esat Özen

 

Bir büyük yanlısı öldürmenin derdinde şimdi ebabil kuşları; bir büyük doğruyu doğurmanın sancısı var tüm cefakâr anaların rahminde.
Bu tohumu kim ekti? Kim verdi ebabillerin ağzına bu taşları? Oysa bir baharı yaşıyordu nebatat. Kevser şarabını taşıyordu tüm kutsal yazmalı bakır kâseler, meltemi esiyordu boğazın; hava ılıktı ve mehtap vardı gökyüzünde… Kara bulutlar sarmamıştı henüz yeri göğü… Sürer gider sanmıştık bu tatlı huzur, yanılmışız yazık.

Şimdi yetim kalacak yine masum çocuklar, şimdi yine hayata küsecek insan yanları insanın, şimdi yine hüznü besteleyecek bestekârlar, şimdi yine kara bulutlar, silahlar, toplar… Şimdi yine gökten taş yağdıracak kuşlar, İsa’nın havarileri ağlayacak, yazık; analar yine Meryem’i doğurmanın acısıyla kıvranacak ve sadece bir ana Meryem’i doğuracak ve Musa’nın gizi uğruna toprağa karışacak gözyaşları bebeklerin, yine dayıya gidecek çocuklar…

Yasaklı meyvenin tadına baktık; çok yazık… Ya da değil belki, tüm bunların hepsi mukadderat! Olacak olanlardır yaşanacak. Hocaların duaları kabul olmayacak. Sil baştan başlayacağız her şeye; her yaratılmış olandan sadece bir çift olacak gemide, yeniden inşa edeceğiz ellerimizle kirlettiğimiz yeryüzünü.

Her şeyin sebebi biz idik, bu kez çocuklarımız kuracak keşfedilmemiş cenneti, torunlarımız yaşayacak belki, belki öleceğiz hepimiz kutsal bir temizlik için… Senaryoda yoktu belki bu, belki de en başından böyle idi senaryo, oyunculardı bihaber ya da her şeyin müsebbiydi oyuncular…

Kim demişti her sonun güzel olacağını? Neden hep daha fazlasını istedi başrol; ebabiller sete nereden girdi, şiire kan dizesini kim ekledi, ölüme nereden ulandı hayatlar?

Bir büyük bilinmez var şimdi sinemalarda, sinemalar tarumar, gökyüzü bir koca beyaz perde kesildi adeta, tekrardan başrolde kuşlar, analar ve Musalar… Bir bilet alana tüm biletler bedava şimdi, patladı çoktan mısırlar…

Hayır sonunu bilmiyoruz filmin, değişti tüm senaryolar. Bir krallığı yıkacak ilahî adalet. Bir destan yazacak belki kuyuya düşmüş Yusuflar. Hayır Yusuf’u da bilmiyor kimse, bir büyük perdeyi indirdi kuşlar. Ve yeniden yazılacak marşlar, bayrağa rengini verecek analar… Ve yeniden gelecek Bahira’dan bir diriliş muştusu; göremezsem onun dini üzerine gömün bütün günahlarımı, hayata dair kaleme aldığım küflü yalanlarımı…

Ve not düşün tarihe devrileceğini Kisra’nın saraylarının, hatırlatın parlak yalanlarını yaşayanların, hatırlatın debdebeli günlerini hayatımızın. Bir de bizi affedin deyin yenidoğan çocuklara. Çünkü ‘bizi affedin’ son dizesidir cesaretin esaretine mahkûm olmuş bir şairin. Bizi affedin…

 

Deneme: M. Esat Özen

Hayat, tuhaf bir sarraflık denemesi Budur sonsuz sözün mukaddimesi Baki selam

Lapsus Dergi'ye [email protected] üzerinden ulaşabilir ve yayınlanmasını istediğiniz eserlerinizi gönderebilirsiniz.

Kalem Sürçmesi

lapsus dergi