Hey Oğul
Şiir:Emriye Yörük
Fotoğraf: Zachary DeBottis
Bugün güneş benim için doğmadı.
Gün aymadı penceremden.
Sen kalmışsın içerde oğul!
Ağarmış, paslı ve yaslı gecemden.
Koşup da yakalayamadığın hayatı dar ağacına mı astın?
Ve çekilirken kanı şah damarlarından,
kaçıncı ölü yaşına bastın?
Sana bir sır vereyim, yaşadıkça geceye dönüşüyor,
en çok da yaşarken ölüyoruz.
Neden bilmiyorum ama
bu çılgın doğum günü partileri güldürüyor,
her zamankinden çok.
Yaş almayı değil, yaşlanmayı seviyorum.
Bir lokma ekmek, bir yudum su…
Ötesi azap olur üzüm gözlerine aç ruhuma.
Ekmekle pastanın arasında fark yokmuş sahi,
çıldırtan yokluğuna kursağımı düğümleyeli.
Ve son öpüşün hazzını muhafaza için
dudaklarımı mühürleyeli,
kaçıyorum…
Ama uzaklaşsam da sana geliyorum.
Hayat mesaim azalıyor,
sende yaşanmamış günleri özlüyorum.
Yeniden doğacaksın,
biliyorum…
Bugün doğma ama ne olur.
Kucaklayamam,
Utanırım, bakamam gözlerine.
Bugün doğma!
Dökemem bir yudum su,
cehennemi yakan ateşine.
Çığlıklar öksüz,
Ay galip, güneş küsmüş gökyüzüne.
Yıllardan bir gün eksik,
üç yüz altmış dört gün doğsun diye bekledik.
Karanlıkta da ışık varmış.
Bak gecem gecenle dans ediyor.
Ohh çok şükür, acın da artık haz veriyor.
Sen git ama yine de bu şehirden, şehir sen kokuyor.
varlığınla kesilmiş yokluğum acıyor.
Çek git artık Hey Oğul!
Yoksa yasın hiç dinmeyecek.
Yokluğunun varlığı bizi deli edecek.
Şiir: Emriye Yörük