Sancı
Şiir :Serkan Öztürk
Fotoğraf – Ekaterina Astakhova
Bir şaire rastladım kuytu bir köşede
Gölgesi uzun, kendisi kısa bir şaire
Okur musun dedim son yazdığını bizlere
Sustu uzunca, boyuna inat
Sonra döktü kederli kelimelerini
beklerken keyifli bir serenat;
“Konuşası yok dilin
Yazası yok kalemin
Ağdalı kelimeler şimdilerde ağdasız
Süslü laflar bakımsız
Makus talih hiç pes etmedi
Birilerine dokunmayan yılan,
binbirinci yaşı için veriyor parti
Çok havasız hayat bugünlerde
Keşke ardına kadar açılsa bir pencere
Kötülük güncelliyor kendini, geberesice
Yeni planlar yapıyor sinsice
Tıkasam da kulaklarımı tüm kirli havadislere
Bunalıyorum en derin uykuda bile
Bir film çevriliyor, alacak ödülü
Figüran Şeytan kapmış başrolü
Yad edilmiş topraklarda çocuklar ölü
Vadedilmiş barışı göremeyecekler, yazık
Huzuru kim kaçırdıysa
geri getirse artık
Çocuklar ölürken şiir mi yazacaktık?”
Gitti şair gölgesini de alarak
Gitti yıllar daha iyisini arayarak
Toprak oldu çocuklar umudumuzu da alarak
Kaldık ortada, ne yapacağımızı sorarak
Bir dua kaldı dilimizde yarım yamalak
Kendisi için; “Bana şair dense şairler alınır, ressam dense ressamlar incinir, senarist dense senaristler kalemini kırar, aktör dense konservatuvarlar kapanır, sanatçı dense sanatçılara çok ayıp olur. O nedenle ben kendime “özenir” diyorum.” Diyor. Biz de ona kısaca “Serkan Öztürk” diyoruz.