Tarihin içinde, bulutların üzerinde
Yazı ve fotoğraflar – Onur Emirtekin
Bir masala tanıklık etmeye davet ediyorum sizi. Bulutların üzerinde yürüyeceğiniz, gökten yere düşmüş yıldızlar gibi parlayan şehir ışıklarını izleyeceğiniz pamuk beyazı bir bulut. Pamukkale’yi gezeceğiz sizinle.
Doğa mucizesi bir yer burası. Aslında yer altınan gelen suyun içindeki kalsiyum karbonatın oksijenle buluştuğunda çökelmesinden sonra oluşan beyaz pamuksu yapı. İlk başta yumuşak jel halinde olan çökeltiler zamanla sertleşerek ‘travertenleri’ oluşturmuş.
Travertenlerin de içine su dolunca doğal havuzlar oluşuyor. Pamukkaleyi ziyaret edenler bu su içinde yüzüyor veya yürüyorlar ve suyun şifalı olduğuna inanıyorlar.
Yerdeki bulutların üstünde tarih var
Masalsı bu doğa harikasının üzerinde ise tarihi bir tapınak var, Hierapolis. Birçok dinsel yapıya ve tapınağa ev sahipliği yapan ve tarihte “kutsal kent’ olarak anılan bu kalıntılar da en az Pamukkale kadar görülmeye değil.
Frigyalılardan Roma İmparatorluğu’na süregelmiş medeniyetlere ait yapıların kalıntılarının görülebileceği bir yer burası. Doğal afetler ve depremlerden dolayı bölgede yer alan birçok yapı hasar alsa da ayakta kalanlar muhteşem gözüküyorlar. Zaten çoğu yapı Romalılar tarafından yeniden inşaa edilmiş.
Bölgenin en dikkat çeken yeri ise hiç şüphesiz yaklaşık dokuz bin beş yüz kişilik antik tiyatro. 2500 yıllık antik kentten biraz daha genç olan yapının inşası 150 yıl sürmüş.. Evet evet bu antik tiyatronun yapımı tam 150 yıl gibi çok ciddi bir zaman almış. Gün batımında ziyaret ettiğimiz bu eşsiz tiyatro alanı bize görsel ziyafet çektiriyor. Asırlara rağmen bozulmadan ayakta kalması ve hala ziyaret edilebiliyor olması mucize gibi. Çok büyük olan bu alanı gezerken tarihe küçük bir yolculuk yapıyorsunuz. Eğer Roma dönemine dair okumalar yapmışsanız ve hatta filmler izlemişseniz bu tiyatroda zihninizdeki bilgiler adeta canlanıyor. Roma dönemi sanatçılarının tiyatrodaki sözleri ve seyircilerin alkışlarını duyar gibi oluyorsunuz. Biraz ileride alkış seslerine bir çocuğun ağlaması sesi karışıyor. Annesinden uzaklaşan çocuk alkış sesleri arasında adeta kayboluyor. Kayboluyor da sanki onu kimseler duymuyor gibi düşünerek annesine ulaştırmaya çalışıyorsunuz. Elinden tutup “Annen bak az ileride!” demek geliyor içinizden. Geliyor da bir an sizi uyaran güvenliğin sesi ile irkiliyorsunuz; artık kapatıyoruz! Herkesi dışarı alabilir miyiz! Ayrılırken aklınız çocukta kalıyor… Acaba çocuk annesini bulabildi mi!
Eylül 2020
Fotoğraflar ve yazı – Onur Emirtekin