Bavul
Öykü: Zeynep Gülşen
Fotoğraf: Lil Artsy
O sabah, bütün hayatını sığdırdığını düşündüğü bavuluyla yola çıkmıştı. İnsanın tek yol arkadaşının bir bavul olması ne kadar alışıldık ise, bir o kadar da hüzünlüydü.
Ağır geliyordu, her istasyon her durak yüreğine! Yılgın zamanların yorgun anlarında gizemli sesin büyüsüne kapılıp almıştı bavulunu eline ve çıkmıştı sonunu kestiremediği o yolculuğa.
“Aman Allah’ım” dedi. “Tüm kalp parçacıklarımı koydum mu?” Hatırladı. Koymuştu. Ne zor kapatmıştı bavulu. Hatta üzerine oturup öyle çekmişti fermuarını. Ona bu yolculuğa çıkaran her şeyi almalıydı. Yol azığı, yol pusulası, yol haritasıydı… Her biri ayrı ayrı.
Bavulu bıraktı oracığa, şaşkın bakışlarını gezdirdi şöyle bir. Adımları, yorgun yüreğine eşlik etmişti bu uzun yolculukta. “Toprağım” dedi usulca “hani toprağım.” Saça saça geçtiği yolları düşündü. Çıplak kalan köklerine baktı. Üşümüştü ama zedelenmemişti nazenin saçakları. Titriyordu tellerine dokunulmuş saz gibi. İnceden bir ses geldi kulağına. Nefesini tuttu. Kök telleri, notası kaybolmuş şarkının sözleri gibi sıralanmıştı mahur bestenin dizelerine.
Siyah bir inci çarptı gözüne. Bembeyaz dişleriyle gülümsüyordu her şeye inat. Minicikti. Kıvırcık saçları ince ince örülmüş her birinin ucu renkli iplerle bağlanmıştı. Gökkuşağına özenmişti belli ki annesi.
Yitirdikleri hayatlarını, hayallerini renklere yakıştırmıştı. Kim bilir…
Ayak sesinin telaşını duydu. Eteklerinin ucu yere değen bir kadın geçiyordu yanından. Parmak arası terliğinin bastığı toprağı yadırgadığını hissetti. Yabancıydı ayağının altında ezilen toprak. Yalancıydı yüzündeki tebessüm. Gözlerinin feri çok gerilerde takılmıştı.
“Onun hayatı bir bavul belli ki.” dedi. “Bir bavula sıkıştırılmış hayatlar.” diye mırıldandı. Kirpiklerinde şebnemler, gamzesine değerek süzülüyor, yüreğindeki ateşe damlıyordu.
Bir el dokunmuştu sırtına, girdiğinde bu ülkeye. Anlamıştı yüzünden yaşadığı acıyı, korkuyu… “Korkma! Güvendesin.” demişti, elin sahibi.
Bavul… Koskoca hatıraların dürülüp katlanarak içine sıkıştırıldığı bavul…
“Fermuarı bu sıkışmışlığa dayanmaz da açılıverirse, dökülürse ortalığa yaşanmışlıklarım…” diye geçirdi içinden. Anacığının duaları, babasının suskun mezar taşı… Balkonundaki sardunyalar, pembe, kırmızı, beyaz… Minik kedisi Köpük’ün miyavlamaları, oğlunun ela gözleri…Yağar mıydı ortalığa gözündeki yaşlar?”
“Yok yok” dedi “Bavulum çok sağlam, tutar hepsini sıkı sıkı içinde.” Derin bir nefes aldı, başını gökyüzüne kaldırdı. İçindeki boşluğu görüyor gibi uzun uzun baktı. Mavilikte kayboldu meneviş gözlerinin rengi.
Öykü: Zeynep Gülşen